Bir kadın, bir başka kadının gözlerine bakar…
Ve ona, onu en derin yerinden yaralayacak kelimeyi söyler.
O an, görünmeyen bir bıçak iner aralarına.
Kan yoktur, yara izi yoktur lakin kalpte kocaman bir kesik kalır.
Biz şiddeti çoğu zaman yumrukla, tokatla, fiziksel izlerle tanımlarız.
Oysa kadın kadına şiddet çoğu zaman sözle başlar.
İmâlarla, küçümsemelerle, dedikodularla, sert bakışlarla…
Ve en kötüsü de çoğu zaman fark edilmez, “ama ben öylesine söyledim” diye geçiştirilir.
Ben işe giderken her zaman özenli ve resmi giyinirim.
Bir gün yine aynı özenle, sevdiğim takım elbiselerimden birini giymiştim.
Sabah işe girdiğimde bir kadın arkadaşım gülerek,
“Yine grand tuvaletsin maşallah, bu kadarına gerek var mı?” dedi.
Belki o, bunu küçük bir espri olarak söyledi.
Ama o an, içimde tuhaf bir şey oldu…
İlk anda belli etmedim, ama gün boyu o cümle kulağımda çınladı:
“Acaba abartıyor muyum? Çok mu resmi duruyorum? İnsanlara garip mi geliyorum?”
Oysa ben kendimi en rahat böyle ifade ediyordum, kendi tarzımla.
İşte kelimeler böyle çalışır;
Kimi zaman farkında olmadan kanatlarını kırar,
Kimi zaman da bir insana, kendini olduğu gibi kucaklaması gerektiğini hatırlatır.
Ama ne yazık ki, kadın kadına sözler bazen incitici tarafıyla daha hızlı yer bulur.
Çocukluğumuzdan beri bu dili öğreniriz:
“Sen kilo mu aldın?”
“Bu saç sana hiç yakışmamış.”
“Tatlım makyajın çok abartılı olmuş”
“Ne var, şaka yaptım.”
Oysa kelimeler şaka değildir.
Kelimeler, insanın kendini gördüğü aynadır.
Ve o aynayı en çok birbirimize tutarız.
Kadın kadına şiddet, yalnızca kırıcı sözlerden ibaret değil;
Dayanışmak yerine yarışmayı seçmek,
Başarısını takdir etmek yerine küçümsemek,
Dertleşmek yerine dedikodusunu yapmak,
Hatalarından ders çıkarmak yerine onu bu hatayla damgalamak…
Bunların hepsi de bir tür şiddet.
Belki de bu yüzden biz kadınlar, bazen en çok kendi sesimizi duymakta zorlanıyoruz.
Çünkü kendi cinsimizden gelen yaralar, en derinde iz bırakıyor.
Ben bu köşeyi yazarken şunu hayal ediyorum:
Bir gün bir kadın, başka bir kadının gözlerinin içine bakıp kelimeleri bıçak gibi değil, merhem gibi kullansın.
Onu küçültmesin, büyütsün.
Onu susturmasın, konuştursun.
Onu yaralamasın, iyileştirsin.
Çünkü biz ancak birbirimizin yaralarını sararsak, bu dünyanın dili değişir.
Birlikte var olmanın ilk şartı, birbirimize dokunduğumuz kelimeleri seçmek.
Ve belki de en büyük devrim, bir kadının bir başka kadına “Sen değerlisin” demesi.
---
💬 Şimdi sana soruyorum:
Sen en son hangi kelimelerle bir kadının kalbine dokundun?
Ya da hangi söz, sende derin bir iz bıraktı?
Yorumlarda paylaş, konuşalım, duyalım, iyileşelim.
SİNEM BOYAN
EĞİTMEN / YAZAR
Yorumlar
Kalan Karakter: