İnsan çoğu zaman dünyayı anlamaya çalışırken kendi içindeki fısıltıyı duymayı unutur.
Oysa iletişim denen büyük okyanus, önce içimizdeki küçük bir damladan başlar.
Kendi duygusunun farkında olmayanın sözü de karanlıkta dolaşır;
Hangi kapıya vuracağını, hangi yaraya değeceğini bilemez.
Duygularımız…
Öfke, kızgınlık, kırgınlık, nefret, kin…
Hepsi buzdağının görünen yüzü.
Asıl mesele, suyun altında duran sessiz çekirdeği görebilmek:
O korku ne? O eksiklik hissi ne? O ihtiyaç hangi yerden konuşuyor?
Bir insan kendi duygusuyla iletişim kurmaya başladığında
sandığı kadar güçlü olmadığını,
sandığı kadar çaresiz de olmadığını fark eder.
Çünkü farkındalık, insanı önce sarar, sonra taşır.
Peki kendimizle nasıl bir iletişim dili kurabiliriz?
Bunun yollarını farketmekle baslayabiliriz.
1. Durmak
Duvara çarpan araba gibi değil…
Sadece bir nefeslik durmak.
Duygun ne?
Bedenin ne anlatıyor?
Kalbin hangi kelimeyi arıyor?
Kendine sor: “Şu an bende gerçekte ne oluyor?”
2. Duyguyu Etiketlemek
Öfke diyorsun ama aslında aşağılanmışlık mı?
Kırgınlık diyorsun ama altında görülmeme korkusu mu?
Kin diyorsun ama belki de “keşke beni seçseydi”nin yarası mı?
Duyguyu adlandırmak, içimizdeki çocuğun elini tutmaktır.
3. Kendine Şefkatli Konuşmak
İnsan başkasına gösterdiği nezaketi kendine göstermekte en beceriksiz canlıdır.
Kendine böyle sor:
“Ben şu an neye ihtiyacım olduğunu duymaya hazır mıyım?”
Bu soru, iç kapıları açar.
4. İç Sözümüzü Temizlemek
Zihin bazen acımasızdır:
“Yetersizsin.”
“Yine başaramadın.”
“Niye böyle oldun?”
İşte iletişimin en kırıcı tonu burada saklıdır.
Oysa kendimize şöyle demeyi öğreniriz:
“Anlıyorum… Zorlandın. Ama buradayım.”
İnsan, kendi kelimesinin sığınağı olmayı öğrendiğinde güçlenir.
5. Duygudan Davranışa Köprü Kurmak
Her duygunun bir niyeti vardır;
ya uyarmak ister
ya korumak
ya da iyileştirmek.
Kendi duygunu okuduğunda, davranışın da berraklaşır.
Artık bağırmazsın, suçlamazsın, kaçmazsın…
Sadece anlatırsın. Çünkü anlamışsındır.
İç iletişim…
Bu dünyanın en sessiz ama en etkili sanatı.
Çünkü bir insan kendini duyabildiğinde,
kelimeleri incelir, tavrı yumuşar, bakışı derinleşir.
Ve hayat, ancak kendini anlayan insanların elinde güzelleşir.
Sonuç olarak;
İyi bir iletişimci olmak, önce kendinin tercümanı olmaktan geçer.
İçinde olup biteni duyabilen, dışarıdaki her şeyi doğru okur.
Çünkü insan en önce kendisiyle konuşur;
kendiyle konuşamayan ise kimseyle gerçek bir bağ kuramaz.
Sinem BOYAN
İletişim Eğitmeni
Yazar, Program Yapımcısı, Sunucu
Yorumlar
Kalan Karakter: