İnsan, bolluğun ortasında bile yoklukla sınanabilir. Çünkü kıtlık bir durum değil, bir bilinç hâlidir. Parası, işi, imkânı olan nice insan vardır ki içinde hep o korku yankılanır: “Ya biterse?” O korku yüzünden tutar, biriktirir, vermemeye direnir. Oysa veren el küçülmez, açılan kalp eksilmez.
Birçoğumuz “ben hallederim” diyerek yola çıkarız. Aslında bu cümle, yalnızlıktan doğan bir kibirdir çoğu zaman. Çünkü insan, “yardım istememeyi” güç zanneder. Oysa hayat, verip almanın akışıdır; bir taraf susunca diğer taraf da donar. Rüzgârın esebilmesi için boşluk gerekir; suyun akması için eğim. Biz her şeyi tutmaya, kontrol etmeye çalıştıkça bereket bizden uzaklaşır.
Kıtlık bilinci sadece parayla ilgili değildir. Sevgisini saklayan, takdirini esirgeyen, “nasıl olsa anlar” diyen de aynı bilinçle yaşar. Gülümsemeyi borç sayan, teşekkür etmeyi zayıflık gören... Onların iç dünyası, tıpkı susuz toprak gibi çatlar sessizce.
İletişim de böyle değil mi? Konuşurken cümleleri cimrilikle kurarsan, karşındakinin ruhu aç kalır. Dinlemeden cevap verirsen, sözcüklerin değeri düşer. Oysa kelimeler de tıpkı su gibi akar; elini açarsan can verir, tutarsan bayatlar.
Hakikat şudur: Evren dengeyi sever. Verenle alan aynı dairededir. Sen verirken aslında kendinden eksilmiyorsun; sadece akışı hatırlıyorsun. Bir gün biri sana “nasılsın?” diye gerçekten sorarsa, işte o anda evrenin senin için nefes aldığını fark edersin.
Bereket, sahip olduklarında değil, paylaşabildiklerinde büyür. Kıtlık bilinci, insanın cebinde değil, yüreğinde başlar. Ve kalpten çıkan her teşekkür, göğe yazılmış bir “şükür” olur.
Bir ömür, tutarak var olabileceğini sanan insanlar gördüm. Oysa Mevlânâ der ki:
“Elin sıkıysa, kalbin dardır. Veren elin içine Hak sığar.”
Belki de bereket dediğimiz şey, paylaştığın anda çoğalan görünmez bir ışıktır.
Vermek, aslında bir şeyi bırakmak değil; kendini akışa teslim etmektir.
Çünkü su, aktıkça temiz kalır.
Kıtlık bilincinden bolluk bilincine geçmek…
İşte insanın gerçek dönüşümü burada başlar.
Ve ben diyorum ki;
bir gün birine içtenlikle “al, bu da benden” diyebildiğinde,
evren seninle aynı dili konuşmaya başlar.
Şimdi bir düşün…
Gerçekten vermeyi mi unuttun,
yoksa almayı hak etmediğine mi inandırdın kendini?
SİNEM BOYAN
İLETİŞİM EĞİTMENİ
YAZAR
PROGRAM YAPIMCISI
Yorumlar
Kalan Karakter: