Türk satrancı İş bankası ile sponsorlukları ile öyle bir noktaya geldi ki İş bankası sponsor olmaktan öte proje ve eğitim yol arkadaşlığı olan bir süreç ile devam etti.
“Türk Satrancının En Büyük Hamlesi Çöpe mi Atılıyor?”
Türkiye’de satranç, 2005’ten bu yana hiç olmadığı kadar güçlü bir ivme yakaladıysa, bunda en büyük pay sahibi Türkiye İş Bankası’nın ana sponsorluğu oldu.
Yüzbinlerce çocuğun okullarda satrançla tanışması, özel eğitim projeleri, Süper Lig organizasyonu, unvanlı büyük ustaların çıkışı… Bunların hepsinin arkasında tek bir gerçek vardı: İş Bankası’nın satranca verdiği tarihi destek.
Ancak bugün gelinen noktada, bu devasa katkı, Türkiye Satranç Federasyonu’nun yüksek egolu, ben merkezli, camiayı dışlayan ve yönetim anlayışı nedeniyle tehlike altına girmiş durumda.
Diyalog Krizi: Satrançta İletişimsizlik Bedeli
TSF’nin mevcut yönetimi, “satranççılar yönetimde” söylemiyle başladığı serüveni, tam tersi bir biçimde; sporcuları, kulüpleri ve antrenörleri dışlayan, tek sesli, kapalı kapılar ardında işleyen bir yapıya dönüştürdü. Kendileri ve kendilerinden olanlara dönen tekelleşme ve çıkar ilişkilerinin yönetimine evrildi.
İş Bankası gibi ülkenin en köklü ve itibarlı kurumlarından biriyle diyalogların kopma noktasına gelmesi, sadece yönetimsel bir zaaf değil, Türk satrancının geleceğini ipotek altına alan bir skandaldır.
Federasyon yönetimi, camianın sesine kulak vermeyen, kapalı kapılar ardında kararlar alan ve sponsorluk ilişkilerini kişisel hırsların gölgesine kurban eden bir tablo çiziyor. Sonuç? İş Bankası ile diyalogların kopma noktasına gelmesi.
Bir federasyonun görevi, sponsoruyla birlikte spora değer katmak, geleceği güvence altına almakken; bugün TSF yönetimi, en büyük kazanımı göz göre göre kaybetmenin eşiğinde. Bunun sebebi kendi çıkar ve tekelleştirme çabaları olabilir mi?
Tenis Federasyonu Gerçeği
İş Bankası’nın son dönemde Türkiye Tenis Federasyonu ile sponsorluk anlaşmaları imzalaması dikkat çekici. Yine bir kadın başkanın yönettiği bu federasyon, sponsorluk görüşmelerinde şeffaflık ve vizyon sunarken satranç, yönetim krizleri yüzünden elden kayıp gitme riskiyle karşı karşıya.
Soru şu: Türk satrancı, böylesine değerli bir sponsoru elleriyle kaybetmeyi göze alabilir mi?
Burada dikkat çeken nokta şu: tenis camiası, şeffaf iletişim ve vizyon koyarken, satranç federasyonu ise içe kapanarak sponsoru adeta itiyor.
Üstelik ironik bir tablo var: Türk satrancına kadın bir başkan (Gülkız Tulay) sayesinde kazandırılan bu değer, yine bir kadın başkanın yönettiği Tenis Federasyonu’na kayıyor.
Bu, sadece yönetimsel bir başarısızlık değil; bir vizyon kaybı, bir ihanet.
2026’da Ne Olacak?
En kritik sorular artık cevapsız:
- İş Bankası, 2026’dan itibaren bu sponsorluğu sürdürecek mi?
- “İş Bankası Satranç Süper Ligi” adı tarihe mi karışacak?
- Büyük ustaların turnuva sponsorluğunu kim üstlenecek?
Bugün Türk satrancı, geleceğini ipotek altına alan bu soruların gölgesinde yaşıyor. Ama ne yazık ki federasyon yönetimi bu konularda tek bir net açıklama dahi yapmıyor.
Kadın sporculara yeteri kadar destek olmayan federasyonun bu tutumu karşısında, ARZUM sponsorluğunda gerçekleşen birçok organizasyonu ve sponsorluğu da etkileyecek mi? Yakında ARZUM’u da kaybetme noktasına gelecek miyiz?
Federasyon yönetimi bu soruları camiaya açık, net ve resmi şekilde yanıtlamak zorundadır. Sessizlik artık bir seçenek değildir.
Gülkız Tulay’ın Emaneti Yok mu Sayılacak?
Unutulmamalıdır ki, Efsane Başkan Gülkız Tulay’ın elleriyle büyütüp Türk satrancına kazandırdığı bu sponsorluk değeri, bugün göz göre göre yok oluşa sürükleniyor.
Bir kadının vizyonuyla inşa edilen bu değer, başka bir kadının yönettiği federasyona kayarken, TSF yönetiminin ilgisizliği, kibri ve iletişimsizliği yüzünden çöpe atılmak üzeredir., camiaya ihanetle eşdeğer bir tablo yaratmaktadır.
Artık Açıklama Zamanı
Türk satrancının geleceği, şahsi hırsların, narsist söylemlerin ve kişisel hesapların oyuncağı olamaz. Kimse kafasını kuma gömemez. Yönetim, camianın karşısına çıkmalı ve şu soruları net şekilde yanıtlamalıdır:
- İş Bankası ile ilişkiler neden zedelendi?
- 2026 sonrası için ne planlanıyor?
- Süper Lig’in, uluslararası turnuvaların sponsorluğu kim tarafından sürdürülecek?
Bu sorular sadece kulislerde değil, resmi yollarla sorulmalı ve resmî açıklamalarla yanıtlanmalıdır.
“Türk Satrancının Altın Çağı Ellerimizden Kayıyor mu?”
Türkiye satrancının son yirmi yılına damgasını vuran bir gerçek var: Türkiye İş Bankası’nın tarihi desteği.
Bu destek sadece bir logo ilişkisinden ibaret olmadı; satranç sınıflarının açılması, yüzbinlerce çocuğun satrançla tanışması, özel eğitim projeleri, görme engelli çocuklara fırsatlar, okul öncesi “Minik Hamleler” girişimi gibi toplumsal faydaya dokunan sayısız adımla büyüdü.
İş Bankası sayesinde:
- Lisanslı satranç sporcusu sayısı 30 binden neredeyse 1.7 milyona ulaştı.
- 40 bini aşkın okulda satranç sınıfı açıldı.
- Türkiye, uluslararası arenada büyük ustalar ve genç yıldızlar çıkaran bir ülke haline geldi.
- İş Bankası Süper Ligi, Avrupa’nın en güçlü liglerinden biri olarak kabul edildi.
Kısacası, İş Bankası’nın sağladığı katkı, Türk satrancının altın çağını başlatan en kritik hamle oldu.
Son Söz
Bir sponsorun desteği, sadece parayla ölçülmez. İş Bankası, Türk satrancına vizyon, değer ve itibar kattı. Ama bugün, bu değeri yok sayan bir federasyon yönetimiyle karşı karşıyayız.
Ve açıkça soruyoruz:
“Türk satrancının altın çağını karanlığa gömecek bu sessiz ihanetin bedelini kim ödeyecek?”
Türk satrancı bir yol ayrımında:
Ya geçmişte atılmış en büyük hamle korunacak ve geleceğe taşınacak…
Ya da yönetimin ben merkezci tavırları yüzünden, en değerli sponsor desteği elimizden kayıp gidecek.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhuriyet Bankası ve Atatürk’ün bankası, bu ülkede bu kurumdan daha üst bir makam yok iken tam bir akıl tutulması yaşıyoruz.
Ve o gün geldiğinde, bu çöküşün bedelini ne federasyon başkanı ne yöneticiler ödeyecek… Bedeli genç sporcular, kulüpler ve Türk satrancının geleceği ödeyecek.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Muhteşem sözü ile noktalamak isterim;
“Geldikleri gibi Giderler”….
Keyifli okumalar dilerim…..
Yorumlar
Kalan Karakter: