İnsanın içinde öyle anlar vardır ki, dışarıdan hiçbir ses gelmez ama içi uğuldar…
Bir cümle bitmiştir, bir yüz dönmüştür, bir kapı kapanmıştır. Dünya susar ama kalp haykırmaya başlar.
Duyulmaz o ses, sadece hissedilir. Göğsünün ortasında yankılanır, bir türlü susmaz. İşte o andır kalbin,
sessizliğin en gürültülü yeri olması. Bazen birini özlersin, kimse bilmez.
Bazen bir kelimeyi söyleyemezsin, boğazında düğüm olur.
Bazen de bir şey olmamıştır ama senin içinde her şey olmuştur.
Kalp, konuşmadıklarımızın mezarlığıdır. Söyleyemediklerimiz orada yankı bulur. Her “keşke” bir taş gibi
düşer içine, her “neyse” bir sızı gibi kalır.
Zaman geçer, hayat akar, yüzler değişir. Ama o gürültü bazen hiç dinmez. Çünkü kalp, sadece kan
pompalamaz; hafızadır, duygudur, vicdandır. Orada susan bir insanın en büyük çığlığı saklıdır.
O yüzden bazen sessiz insanlardan korkarım çünkü en çok onlar duyar dünyayı. Dışarıdan dingin
görünürler ama içlerinde bir senfoni, bazen de bir fırtına uğultusu çalar. Belki de olgunluk, o gürültüyü
bastırmak değil; onunla yaşamayı öğrenmektir. Kalbin konuştuğu anları dinlemek, sustuğu anlarda da
onunla barışmaktır. Çünkü en derin anlamlar bazen sessizliğin içinde saklıdır. Ve en doğru cümleler,
kalbin kendi diliyle, kelimesiz söylenir.
Yorumlar
Kalan Karakter: