Bu, benim eşim. Emeklilik ikramiyesinin tümü, satın alırken ödediğimiz bedelin yarısını bile karşılamamış iki odalı köy evimizde, verandadaki tekli koltuğa minicik gövdesinin üst yarısını sığdırmış, ayaklarını tabureye uzatmış, şapkayla da kendini görünmez kılmış, uyuyor.
Bir diyeceği varsa gözünü açmadan dediği, soru sorsanız şak diye cevap verdiği kadar hafif bir uykusu vardır. Duygularınızı sömürmek gibi olmasın, uykuya da çok ama çok ihtiyacı: Türkiye ortalamasının üstünde bir ücret verdiği için, personelinin mesai süresi dışındaki zamanını da “joker hakkı” zannedip kullanmaktan çekinmeyen o "büyük" firmalardan birinde mühendis. O gün yine sabah 06:20'de kalkıp komşu şehirdeki fabrikaya da gitmiş olsa, evde kalıp home-office çalışmış da olsa, 11 yıllık evliliğimizde çalışma saatlerinin dışına taşmamış iş günü -büyük bir güvenle söylüyorum- toplasam 15-20 gün falandır. Çok şanslı bir emekçi, benim eşim.
"Emekçi" sözcüğünü özellikle kullanıyorum.
Kolektif hafızamızda "işçi", sol örgüt elinden çıkma illüstrasyonlar sayesinde, mavi şapkasının altında köşeli yüzü ve vakur bıyıklarıyla kararlı bir ifade taşıyan, tulumunun içinde göğsünü baskılara germiş bir erkek figürüdür.
Tanıştınız mı hiç o adamla? Pek yüksek ihtimal, AKP'ye, MHP'ye oy veriyor. Bunu bir suçmuş gibi söylüyor da değilim, akıl ve vicdanı doğrultusundaki hür tercihidir.
Lafı getireceğim nokta şu: Mevcut iktidar, temel sağcı reflekslerine gem vurma gereği duymadan, dünyanın herhâlde her yerinde adı "1 Mayıs İşçi Bayramı' olan bayramı "Emek ve Dayanışma Günü" olarak tescil etti ve bence eğrisi doğrusuna denk geldi. Benim kutlamak istediğim, bir birey olarak fabrika işçisi değil - hele de ben teslimatımı yaparken, siyasi kimliğimi bilen ve yarı şaka, yarı ciddi, benim gibi memnuniyetsizleri maaş bağlanmış yandaş ağzıyla "lanetlenmiş bir kavim" olarak tanımlayan depo görevlisi hiç değil. Sendikalaştığı için topluca kapının önüne konmak istenen çalışanlarla birlikte kalbim, bayramlarını kutluyorum. Hak arama yöntemi olarak şehri felç edip çoluk-çocuğu, ihtiyar hemşehrimi perişan eden İZBAN grevcilerinin ise aynı yürekle karşısındayım, kutlamıyorum.
İşçi değil benim için kutsal olan, emeğin kendisi. Bugün ben, bütün gün ekrana bakıp on binlerce Excel kutucuğu idare etmeye çalışmaktan göz damlası kullanmak zorunda kalan mühendis eşimin bayramını kutlamak istiyorum. Bir Amerikan dizisinde bir ev kadınına hitaben nefis bir laf edilmişti "Hiçbir zaman mesai harici değilsin." diye, bugünün ev emekçisi her bireyin günü olduğunu düşünüyorum. Bugün, köyden komşum, on yaşındayken üç kardeşine bakmak zorunda kalmış, yoksulluk günlerini ve tabii ki erişemediği öğretmen okulu hayallerini altmış yıl sonra bile gözleri dolarak anlatan Hacer Ana'yı ve on yaşındaki kızına üç bebesini emanet edip tütün mağazasına çalışmaya giden anasını anıyorum. En çok katkıyı vermesine rağmen en mütevazı ve tek senelik kontratlarla bir büyük takımı yıllarca sırtında taşıyıp götürmüş Atiba'ya saygılarımı gönderiyorum bugün.
Hayatını emeğiyle kazanan, dünyanın dönmesini emeğiyle sağlayan herkesin 1 Mayıs'ını kutlarım.