Eski zamanlar ne kadar güzeldi. Teknolojinin böyle damarlarımıza kadar işlemediği günlerden bahsediyorum. 90 kuşağının sonuna kadar çocuklar teknoloji ile pek tanışmamışlardı. Fakat 2000’lerden sonra çoluk çocuk, ergen, yetişkin, yaşlı demeden herkesin elinde olan telefonlar artık hayatlarımızı nasıl iletişimsizliğe sürüklüyor bir bilseniz. Özellikle günümüz en büyük problemlerinden biri çocukların telefon, tablet ve bilgisayar bağımlılığı.
Peki, nedir bu bağımlılık? Nasıl oluşur? Bu bağımlılığın sonunda neler olur? Nasıl engellenebilir?
Gibi birçok soruyu cevaplayacağız. Günümüzde ne yazık ki çocuklar teknoloji ile anne karnından itibaren tanışmaya başlıyorlar. Annenin telefon, bilgisayar veya diğer teknolojik aletlerini kullanması ile çocuk onlardan yayılan frekansları çok iyi duyuyor ve hissetmeye başlıyor. Örneğin; anne karnındaki bir bebek belli bir gelişim aşamasına geldiğinde sesleri çok iyi ayırt etmeye başlar. Herhangi bir müzik ile anne karnında gelişimini tamamladığında dünyaya geldikten sonra o müziği bebeğe dinletirseniz artık kulak aşinalığı olduğu için bebek kendini daha güvende hissedecektir. Genelde klasik müzik dinletilen bebeklerin ruh sağlığı ve fiziksel sağlıklarının aynı zamanda zihinsel gelişimlerinin diğer bebeklere oranla daha sağlıklı geliştiğinin üzerine binlerce çalışma var. Bu da bebeklerin aslında anne karnında teknoloji ile tanışmasına dayanıyor diyebilirim. Teknoloji hepimizin hayatında büyük ölçüde önem taşımakta. Teknolojiyi doğru anlamda kullandığımız zaman bize çok iyi yarar sağlıyorken, onu yanlış kullandığımızda bize birçok zararını görebiliyoruz. Özellikle çocukların teknolojiye olan düşkünlükleri artık birer bağımlılık haline gelmiş durumda. Peki, nedir bu bağımlılık? Bebekler doğdukları andan itibaren ebeveynleri tarafından telefon veya tablet ile tanıştırılıyorlar. Yemek yerken, uyurken ve oyalamak adına ebeveynler çocuklarına tablet veya telefon veriyorlar. Aslında her şey böyle başlıyor. Bebekler dünyaya geldiklerinde milyonlarca hatta milyarlarca hücre ile doğarlar. Bu hücreler beynimizde nöron adı verilen yapılardır. Bu yapılar öylesine kuvvetle birbirlerine bağlıdır ki sürekli yeni bir bilgi akışı olsun diye gece gündüz çalışır dururlar. Bebeklerin ve çocukların belli bir döneme kadar beyin gelişimi sürekli olarak devam etmektedir. Bu yüzden nöronlar ve birbirlerine güçlü şekilde bağlanmış olan sinapslar aracılığı ile artık çocuklar dünyadaki her şeyi öğrenmeye başlarlar. Fakat işin içine teknoloji bağımlılığı ve yanlış kullanımı girince bu nöronal yapılarda bozulmalar veya gerilemeler başlar. Çoğu ebeveyn bunu farkında bile değil. Hatta yetişkin insanlar bile. Çocukların sınır bilmeden teknolojiyi çok küçük yaşlarda tanımaları, örneğin yemek yerken, oyun oynarken, sokakta yürürken veya bebek arabasında gezinirken, evde oyalanırken ve bunun benzeri şekilde her yerde ellerinde telefon veya tablet görüyorum. Bu durum artık genel bir problem haline gelmiş durumda. Çocuklara sınır konulmadığı takdirde ve çok küçük yaşlarda teknoloji ile tanıştırıldıklarında bu durum bağımlılık haline gelebilmektedir. Sadece çocuklar değil yetişkinlerde bağımlı hale gelmiş durumda. Örneğin; çocuklara, artık bu kadar telefonla oynama bu doğru değil dendiğinde çocuğun tepkisi de eee sen oynuyorsun yaaa oluyor genellikle. Bu yüzden ebeveyn olarak sizlerin de bağımlı oluşunuza dikkat etmeli çocuğunuza örnek olmalısınız. Peki, bu bağımlılığın sonuçları nelerdir? Ne demiş eskiler, her şeyin fazlası zarar. Peki, bizler çocuk, ergen ve yetişkin fark etmeksizin teknoloji bağımlılığını ve onun zararlarını farkında mıyız? Hiç sanmam. Kafelerde, Avm’lerde, sokaklarda her yerde bebeklerin, çocukların ve yetişkinlerin ellerinde telefon görüyorum. Bazen toplu taşımalarda ayağa kalkıp bağırasım geliyor. Hey! Yeter artık kaldırın kafanızı da denizin ve güneşin güzelliğine bakın!. Fakat çocukların ellerinde izledikleri videolar o kadar gereksiz ki çocuklara denizin ve gökyüzünün maviliğinin güzelliğini öğreten kimseyi göremiyorum. Bu bağımlılık hepimizi etkiliyor. Nasıl mı? Bebeklerin ve çocukların sinapsal yani nöronal, dil, sosyal, fiziksel ve psikolojik gelişimlerini ciddi derecede etkiliyor. Dil bozukluklukları, iletişim ve sosyal becerilerde eksiklik, kas becerilerinin yeteri kadar gelişmemesi veya duruş bozuklukları, izledikleri içerikler yüzünden korku, kaygı, öfke gibi duyguların zirveye ulaşması gibi birçok problem ile karşılaşmaktayız. Son zamanlarda çocuklarda en çok ortaya çıkan psikolojik problemler; kaygı bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk (takıntı), korku duygusunda ciddi artış ve zihinsel bozukluklar gibi birçok problem ile karşılaşıyoruz. Aynı zamanda çok fazla telefon, bilgisayar veya tablet oynayan çocuklarda dikkat problemleri de görülebilmektedir. Çağımızın sorunu haline gelen bu teknoloji bağımlılığı, aynı zamanda hepimizi iletişim karanlığına götürüyor. Artık herkes derdini sosyal medya üzerinden anlatmaya başladı. Toplulukta bile insanlar birbirleri ile sohbet etmek yerine telefonlarına bakıyorlar. Ebeveynler çocuklarını veya birbirlerini dinlemek yerine sosyal medyada geziniyorlar. Bu da her kesimi iletişim karanlığına götürüp makineleştiriyor. Çocuklar, sosyal ağlarda izledikleri korkunç, anlamsız, saçma ve gereksiz olan videolar yüzünden hem nöronal bağlantılarını hem de birçok diğer gelişim alanlarını gerilettiriyorlar. Bu da onların ders başarılarına, odaklanmamalarına, düşünme becerilerine, iletişim kurmalarına, yaratıcılıklarına etki ediyor. Özellikle ergenlik döneminde madde kullanımının artışı, yanlış arkadaş ilişkileri, yanlış cinsel birliktelikler, kendilerini koruyamama, haklarını bilmeme ve mahremiyeti öğrenememe gibi bir takım sorunları beraberinde getirmektedir. Peki, bu bağımlılık veya teknolojiyi yanlış şekilde kullanma nasıl engellenebilir? Öncelikle ilk 3 yaşına kadar çocukları tablet ve telefonla tanıştırmamanız gerekir. Bu onların gelişimleri için çok önemli. 4 yaş ile 8 yaş arası günde maksimum 15 veya 20 dakika süre zarfında kendisine uygun olan, sağlıklı ve öğretici içerikler izleyebilir veya oynayabilir. Uzmanların destekledikleri öğretici programlar olmalıdır. Çocuk şu taleple gelir genelde, 5 dakika daha lütfen!!!. Hayır, bu işin beş dakikası olamaz. 15 dakika ise 15 dakika olmak zorunda. Bunu çocuğa benimsetmek için bir kum saati veya bir alarm kurma yöntemini kullanabilirsiniz çünkü çocuklar zaman kavramını algılamakta zorlanırlar. Peki, yemek yerken ne olacak? Yemek yerken çocuklarınızın önüne koyduğunuz teknolojik alet çocuklarınızın aslında aç kalmasına neden oluyor çünkü beyin yemek mi yiyor, yoksa bir şeyler mi izliyor karar veremiyor. Bu yüzden çocuk ne kadar yese de doyma güdüsü geçmiyor. Bu durum hem yetişkinler hem de çocuklar için geçerlidir. Yemek yerken bir şeyler izlemek doyma güdüsünü şaşırtır. Beyin aynı anda iki işi yapmaya çalışırken bir tanesinde daha baskın gelmek zorundadır. 9 yaş ve 15 yaşa kadar olan süreçte çocuk artık büyüdüğü için günde en fazla 1 -1.5 saat şeklinde izlemesi önerilir ama bunların yine aynı şekilde sağlıklı içerikler olduğuna dikkat etmek gerekir. Çocuklarınıza küçük yaşlardan itibaren telefon veya tablet almak doğru bir davranış değildir. Onların yararına olabilecek bir şey değildir. İlkokul 1,2,3. Sınıfa giden çocuğun elinde son model telefonlar görüyorum bu çocuğun sınırlarını bilmeme ve hep daha fazla istemesine neden olabilmektedir. Aynı zamanda ilkokulda çocuklara telefon alınmasını önermiyorum. Akıllı saat alınabilir ama telefon doğru bir seçenek değil. Çocuklarınızın izlediği, oynadığı içeriklere mutlaka kısıtlamalar getirmeli ve ilk önce sizler bu içerikleri kontrol etmelisiniz. Kafelerde otururken çocuğu bu aletler ile oyalamak yerine onlarla sohbet etmek, onların önüne sevdikleri bir etkinlik koyarak sosyalleşmelerini sağlayabilirsiniz. Benim ki bunları yapmaz demeyin. Unutmayın çocuklara sizler bir örneksiniz. Sizler de artık bu bağımlılığın önüne geçerseniz çocuklarda geçecektir. Çocuklara sınırlarınızın net olduğunu belli etmelisiniz. Çantanızı açıp telefonlarınızı almamaları gerektiğini bilmeleri gerekir. Sevgili ebeveynler hayatta doğal olan çok güzel şeyler var. Bunlardan biri Yaşam. Kafamızı artık kaldırıp doğal güzellikleri fark edip sohbet etmeye var mısınız? Çocuklarımıza da bunu kalıcı bir şekilde aktarmak bizim elimizde.