Kitap Fuarının Ardından
Merhaba Sevgili Okurlar, hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Bugün sizlere sadece bir yazar olarak değil aynı zamanda yayıncılık faaliyetleri de yürüten bir kurumun yani İzmir Yazarlar Kooperatifi’nin başkanı ve İzmir’in tüm değerli yazarlarının dış sesi olarak seslenmek istiyorum.
Geçtiğimiz günlerde sizlerin de bildiği ve hatta bir kısmınızın ziyaret ettiği gibi İzmir Kitap Fuarını geride bıraktık. İZFAŞ ve TACT Fuarcılık organizatörlüğünde 26 Ekim – 3 Kasım 2024 tarihleri arasında Gaziemir Fuar Alanının B Holünde gerçekleşen fuar maalesef bu yıl hayal kırıkları ile sonuçlandı. İZKİTAP adıyla dördüncüsü düzenlenen fuarda maalesef ziyaretçi sayılarının belki de en düşük rakamları ortaya çıktı.
30 Ekim 2020 İzmir depreminin ardından Kültürpark içinde bulunan fuar alanının İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kullanılmaya başlanması ile kitap fuarları da maalesef Gaziemir Fuar Alanına taşındı. Ancak sektörel ve endüstriyel fuarlar için son derece ideal olan bu alanın, Kitap Fuarı gibi nihai okuyucuya ve geniş kitlelere hitap eden organizasyonlarda kullanılmaması gerektiği bir kez daha ortaya çıktı. Kitap sektörünün tüm paydaşlarının uzun zamandır dile getirdiği gerçekle maalesef bu sefer çok acı bir şekilde yüzleşmek zorunda kaldık. Birçok yayıncı yüksek kiralarla katıldığı fuarlardan büyük zararlarla ayrıldı. Fuarın ardından ise yayıncıların adeta ağız birliği yapmış gibi söylediği tek bir cümle akıllarda kaldı: “Önümüzdeki yıl burada olursa katılmayacağız.” Bize de fuarın sonucunda bu durumun analizini yapmak ve yapıcı bir eleştiri ile önümüzdeki dönemlerde bu olumsuzluğu yaşamamak adına çözüm önerileri sunmak zorunlu hale geldi. Öncelikle okuyucular kitap fuarlarına neden ilgi gösterirler ve onları fuara gelmeye motive eden faktörler nelerdir soruna bir cevap arayalım: İçinde olduğumuz teknoloji çağında okuyucunun kitaba ulaşmak gibi bir derdi kalmadı. Özellikle İnternet kullanımının yaygınlaşması, E-ticaret siteleri de dahil olmak üzere yayıncıların okuyucuya doğrudan ulaşabildiği bir ortamda fuarların okuyucu için bir zorunluluk değil sosyal aktivite, eğlence ve nostaljik bir alışkanlık olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ancak okuyucuyu fuarlara çekmek için konforlu alışveriş imkanlarını sunmak kaçınılmazdır. Bu nedenle şehir merkezinden ve yerleşim yerlerinden uzakta olan, toplu ulaşımın çok sınırlı olduğu bu alana kendi kişisel araçları dışında gelebilmek büyük bir eziyet. Hiçbir kitap okuyucusu bu alana otobüslerle gelmez, gelse de ellerine poşetleri doldurup yine otobüslerle eziyet çekerek ayakta yolculuk yaparak evine dönmez. Hele ki eşini, çocuğunu alıp bu eziyeti ailece çekmek istemez. Toplumun sadece belli bir kesimini içeren özel araç sahipleri ise artan maliyetler ile şehrin bir ucundan diğerine giderken öncelikle yakıt masrafını düşünür. Kaldı ki göze alsa bile akşam 17:30-18:00 aralığında işlerinden çıkan çalışanların saat 19:00’da kapanan fuarı ziyaret etmeyeceği aşikardır. Hal böyle olunca daha başlamadan konum ve saat itibari ile kötü geçmesi kaçınılmaz bir fuar organizasyonu ile karşı karşıya kaldık. Zaten firma sayısının geçtiğimiz fuarlara göre bu fuarda düşük kalması da aslında organizasyon firmaları için bir uyarı niteliğinde olsa da belli ki bu uyarı dikkate alınmamış. Bunun yanında fuarın fiziksel yapısı da maalesef alanı cazibe merkezi olmaktan çıkartmaktadır. Fuar alanının önündeki otobüs duraklarına ya da otoparkına geldikten sonra uzun merdivenlerden çıkıp güvenlik kontrolünü geçmeniz, ardından da bir kez daha üst katta yer alan hole ulaşmanız en sakin anda bile yaklaşık 15-20 dakikayı bulmakta. Yani yorucu bir günün ardından kapıdan içeri girip kitapların önüne geldiğinizde zaten enerjisi tükenmiş, motivasyonunu kaybetmiş insanlar haline geliyorsunuz. Bu durum da zaten az olan ziyaretçinin alışveriş miktarının azalmasını ve bir an önce çıkıp gitme arzusunu tetiklemekte. Peki sonra ne olmakta: Ailesi ile gelen insanların oturup soluklanacağı, çocuğuna güzel vakit geçireceği alanlar hiç yok. Sadece az miktardaki yiyecek satıcılarının masa sandalyeleri dışında nefes alacağı bir oturma alanı da yok. Yiyecek içecek satıcılarının oturma alanları ise fahiş fiyatlardan dolayı tercih edilmemekte. Bu durumda kalan tek seçenek ise bina giriş alanındaki açık alana gitmek oluyor ki hem uzun merdivenler hem de tekrar güvenlikten geçme zorunluluğu nedeni ile buraya giden okuyucu tekrar fuara dönmüyor. Buraya kadar olan aksilikler doğrudan İZFAŞ ve İzmir Büyükşehir Belediyesi eliyle çözülmesi gereken konular. Bir de diğer kamu kurumları üzerinden konuyu değerlendirelim: Tarihi neredeyse bir yıl önceden belli olan bir kitap fuarı ile birebir aynı tarihlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Kültür Yolu Festivali düzenlemek hangi akla hizmet etmektedir? Başka tarih mi kalmadı diye sormadan geçemiyoruz. Acaba Kültür ve Turizm Bakanlığı Kitap Fuarına rekabet mi etmek istiyor. Şehrin her yerindeki konserler ve etkinliklerin bu kitap fuarını baltalayacağını bilmiyor musunuz? Bunun yanında kitap fuarlarının en önemli dinamiği öğrencilerdir. Böyle bir gerçek varken İZFAŞ yetkilerinin ifadelerine göre çok önceden Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yazı gönderilmesine rağmen neden okul idarelerine talep oluşturulması için bilgi verilmedi. Fuar yetkilileri okulları aradıklarında kendilerine yazı ulaşmadığını okullardan öğrendiklerini söylüyorlar. Bunu yaparken acaba kira bedelini peşin alan fuar firmasını ve belediyeyi mi cezalandırmış oluyorsunuz yoksa oradaki yayıncı, yazar ve fuardan mahrum kalan öğrenciyi mi? Hiç bu açıdan düşündünüz mü? Bir parantez de özel okullara açmak gerekiyor. Sene başlarında yüksek kayıt paraları alırken her biriniz fazlası ile sunduğunuz sosyal imkanların içine bir de kitap fuarı ziyaretini neden koymazsınız? Sizin için bu kadar mı önemsiz öğrencilerinizin kitapla buluşması? Peki ya elektrik dağıtım firmasına ne demeli? Mevsim itibari ile saat 18:00’de hava kararmaya başlarken ve kapanış saati olan 19:00’da ortalık zifiri karanlığa dönmüşken, fuar alanının çevresindeki ve otobüs duraklarındaki sokak lambaları neden yanmaz? Tabi sadece sokak lambaları değil, fuarın da dış ışıklandırması tamamen kapalı. Göz gözü görmeyen bir alanda kim neden otobüs beklesin? Kim neden fuara gelsin? Aklımızdaki deli sorular saymakla bitmese de ana başlıklar halinde sıraladığım bu problemlerin ortaya çıkarttığı ve nihai gerçek olan durum şu: Bir fuar onlarca yayıncı firmanın zararı, okuyucusu ile bulaşamayan yazarların hayal kırıklıkları ve kitap fuarının tüm güzelliklerinden mahrum kalmış okuyucunun üzüntüsü ile sona erdi. Umarım tüm bunlardan ders alınır ve önümüzdeki fuarlarda bunları konuşmayız. Aksi halde bir kültür şehri olan İzmir’de mış gibi yapılan fuarlar bizi beklemeye devam eder. Sevgi ve Saygılarımla...