
Satranç, insanoğlunun akılla sabrı harmanladığı en kadim oyunlardan biridir. Her taşın, her hamlenin bir anlamı vardır. Bu yüzden satranç sadece bir spor değil, aynı zamanda yönetim anlayışının, vizyonun ve karakterin de aynasıdır.
Ne yazık ki son dönemde ülkemizdeki satranç camiasında bu aynaya baktığımızda, bulanık bir görüntüyle karşılaşıyoruz.
Kurumsal hafızası güçlü, kökleri derin bir sporun, idari hatalar ve iletişim eksiklikleriyle zedelenmesi; yalnızca bireyleri değil, bu spora gönül vermiş binlerce çocuğu da etkiliyor.
Bu yazı, isimlerin değil, anlayışların tartışıldığı; hesaplaşmanın değil, yüzleşmenin çağrısıdır.
Sponsorlukların kayboluşu: 
Türkiye’de satrancın gelişimi denince uzun yıllar boyunca akla gelen ilk kurumsal destek, Türkiye İş Bankası sponsorluğuydu. Bu destek, yalnızca ekonomik bir katkı değil; aynı zamanda satrancın ülke çapında görünürlüğünü artıran bir itibar göstergesiydi.
Ancak bu uzun soluklu birlikteliğin sona ermesi, camiada ciddi bir sarsıntı yarattı. Elbette her sponsorluk bir gün bitebilir, ama önemli olan bu süreçte “neden” ve “nasıl” sorularının yanıtıdır.
Federasyonun sponsorluk gelirlerini ne ölçüde şeffaf kullandığı, bu kaynakların ne kadarının çocuklara, kadın sporculara ve antrenör eğitimine yönlendirildiği tartışılıyor.
Sponsorluk bir güven sözleşmesidir. Eğer bu güven sarsılırsa, sadece bütçe değil, prestij de kaybolur.
Arzum ve benzeri markaların desteğinin zayıflaması da bu güven zincirindeki kırılmayı daha görünür hale getirir.
Federasyon yönetimlerinin unutmaması gereken en temel gerçek şudur: Sponsorlar, kişilere değil, değerlere yatırım yapar. Değer kaybolduğunda, destek de doğal olarak azalır.
İş bankası gibi Türkiye’nin en büyük bankasının sponsorluğunun kaybedilmesinin nedeni, Cumhuriyetin ve Atatürk’ün bankasına hesap verebilir olamamak, sponsor gelirlerinin doğru kaynaklara aktarılmaması, kız sporcularının gelişimine destek olunmaması en büyük etken olmuştur. Çünkü bu durumu sübliminal olarak yeni sponsor oldukları federasyon sponsorluğunda açıkça belirtmişlerdir.  Kendilerine sorduğunuzda sorunun İş bankasından kaynaklandığını efradındakilere anlatıyorlar ya da kendilerinden kaynaklanmadığını anlatıyorlar. Burası İş bankası arkadaşlar 100 yıllık tecrübesi olan bir kurum siz daha dünkü yönetim olarak sizin yönetim becerileriniz onlara yeter mi? Bugün belki de yüksek egonuzdan dolayı belki sponsorluğu beğenmiyorsunuz her şeyin daha iyisini yapacağınızı zannediyor olabilirsiniz. Hatta sponsorun adını taşıyan lige gölge düşürülmesine seyirci kalıyorsunuz. O zaman daha iyisini bulmanız gerekir. Kasanızda para yok temmuz ayından beri liglerde görev yapan hakemlerin ücretlerini ödeyemiyorsunuz. Meşhur bir atasözümüz herkesin aklına gelmiştir sanırım.
Bahsettiğimiz İş Bankası bugün 44 bin sınıfta satranç eğitiminin temelini oluşturmuş, satrancın tabana yayılmasını sağlayan (Bu görev normalde federasyonlarındır) bir kurum iken böyle bir sponsorluğun kaybedilmesi itibar kaybıdır.
Bugün bu tutarsız ve narsist yaklaşımın sonucu olan Türkiye’nin en büyük sponsorluğunun Tenis federasyonuna kaymış büyük bir marka ve itibar kaybı yaşanmıştır. Peki bunu gören sponsorlar İş Bankası gibi bir kurumun bu tutum yüzünden bıraktığı için ne kadar daha devam eder? Arzum’u da kaybederseniz ne yapacaksınız. Bugün Arzum her kadınlar şampiyonasında verdiği ödüllerin haricinde tüm katılımcılara dağıttığı muhteşem ürünleri ile KADIN satrancının en büyük destekçisi iken bu sponsorluğu da tehlikeye atmak nasıl bir akıl ürünüdür anlamak mümkün değil. Kaldı ki Rams gibi bir marka yönetim ekibinde iken Rams sponsorluğu bile alamıyorsunuz. Hadi Sponsor alamıyorsunuz, İstanbul Open veya İzmir Open gibi bir marka turnuvaların hayata geçmesi için bile sponsorluk alamıyorsunuz. Sizin için İzmir Open zaten Çeşme demek olduğu için hadi geçtim, İstanbul Open olmaması büyük kayıp.
Bu soruyu biz kulüp sahiplerine sordunuz ya “5000 TL vantilatör parasını bile Allah bilir cebe indirdiler” diye. Bizde soruyoruz Sayın Başkan o zaman sponsorluk paraları ne oldu? Neden kaybettiniz en büyük sponsorluğunuzu? Bunu camianın bilmesi gerekmez mi?
Yerel de tutarsız yönetimler:
Yerel deki tüm tutarsız yapıların baş mimarı Temsilcilikler kurulunundur. Buranın başındaki kişi değil miydi FIDE den men cezası alan, hani yeni yönetimdeki satranç raytingi 2000’i geçmeyen satranç duayenlerinin Bitlis olaylarını temcit pilavı gibi öne süren o kişilere soruyoruz o zaman, bu olayların baş kahramanı neden hala o koltukta oturuyor?
Yerel deki kaosların sebebi iken neden hala bu işin içinde olduğunu biri açıklayabilir mi? Ben söyleyeyim mevcuttaki oy potansiyelinden kaynaklanıyor. Takımlarını ligde tutmak için sürekli anlaşmalı beraberlikler yaparak oy gücünü korumaya çalışan birinin de bu gücü kaybetmek istemeyişinden kaynaklanıyor.
 İstanbul da Küçükçekmece Belediyesi ödüllü turnuva koyuyor, İstanbul temsilciliği bu turnuvaya katılım ücreti toplamaya kalkıyor. Bugüne kadar bu belediyenin düzenlediği hiçbir turnuvada katkı payı alınmadığı halde bunu öğrendiğimiz anlaşıldıktan sonra bir gecede yönerge apar topar değiştiriliyor. Muhteşem Teknik kurul bu yönergeyi onaylarken sormuyor mu arkadaş? Belediye turnuvasında ücret mi topluyorsunuz belediyenin haberi var mı? diye. Akıl tutulması.
İstanbul da Küçükçekmece Belediyesi ödüllü turnuva koyuyor, İstanbul temsilciliği bu turnuvaya katılım ücreti toplamaya kalkıyor. Bugüne kadar bu belediyenin düzenlediği hiçbir turnuvada katkı payı alınmadığı halde bunu öğrendiğimiz anlaşıldıktan sonra bir gecede yönerge apar topar değiştiriliyor. Muhteşem Teknik kurul bu yönergeyi onaylarken sormuyor mu arkadaş? Belediye turnuvasında ücret mi topluyorsunuz belediyenin haberi var mı? diye. Akıl tutulması.
Peki bu yönergenin onaylanma amacı neydi? Sorsan sehven yanlış oldu. Peki İstanbul da bu kadar turnuvanın %70 oranında sürekli, ücretli turnuva olup 500 – 600 TL ile arasında değişen fiyatlar ile ücret toplamalı olmasına neden soru sorulmuyor? Sayın Eroğlu sordunuz mu ilinizde bu kadar ücretli turnuva neden yapılıyor ücretsiz turnuva yapılmıyor? diye.
Peki İstanbul da aynı anda iki turnuvada görevlendirilen hakem faciasının hesabı soruldu mu? Bu da mı sehven hata olarak yapıldı. Çok gülüyorum sizlere Sümen altı edilmek istenen her şey zaten sehven oluyor da bunu sizden olmayan birileri yapmış olsa var ya neler yaparsınız bilmiyoruz sanki 😊Neyse ki uyarmışlar apar topar kaldırtmışlar.
Peki bitiyor mu?
Nevşehir de ne yaşandı bir de ona bakalım;
Nevşehir Amatör Sporlar Haftası ve Okula Merhaba satranç turnuvası,

 Yönerge ne diyor: Yeni lisans döneminde 2013 doğumlu sporcular 12 yaş altında olamaz ve doğal olarak da yönergedeki yaş kategorileri bu yeni düzene göre oluşturulmuş. Yönerge de sorun yok.
Yönerge ne diyor: Yeni lisans döneminde 2013 doğumlu sporcular 12 yaş altında olamaz ve doğal olarak da yönergedeki yaş kategorileri bu yeni düzene göre oluşturulmuş. Yönerge de sorun yok.
Uygulama da ne olmuş: 2013 doğumlu sporcu 12 yaş altında oynatılmış. Sporcunun ismini paylaşmadım özellikle. Bu sorun sporcunun velisinin değil, İl temsilciliğinin, Turnuva başhakemi ve sporcunun kulübünün sorumluluğundadır. Durum diğer sporcuların velileri tarafından fark edildiğinde itiraz ediliyor, Bakın ne oluyor sonrasında; Turnuva hakemi “Gidin istediğiniz yere şikâyet edin” nasıl bir cesaret almışsa artık. Bu kadar cesaret ancak tepeden alınabilir. Peki bunu biz öğrendiğimizde yönetimin sporcunun kulüp yetkilisine bu nasıl dışarı çıktı diye çıkışması, Kulüp yetkilisinin de duyurulmasına isyanı?  Arkadaşlar hayırdır ya duyulmasa halı altına mı atacaktınız? Niye rahatsız oldunuz ki? Hani dürüstçe centilmence yarışacaktık. Spor ahlaki ile yarışacaktık. Şimdi o turnuvada yarışan diğer sporcuların hakkını gasp etmediniz mi? Bu işe bulaşan İl temsilcisi, Turnuva Hakemleri ile ilgili Kulüp yetkilisinin de savunmasını alabilecek misiniz? 😊
Olur mu Kayserili dostlarımızı küstürmeyelim😊 
Bitmedi;
Yalova beyi ve Rize beyi ne diyordu, eleştiriler yapıcı olmalı bir TUĞLA koymalı. Peki ne hikmet ise 12 yıldan fazladır değişmeyen arkadaşlar ne kadar TUĞLA koymuşlar? Merak ettim sormak istedim.
İl temsilcilerinizi denetleme mekanizmanız var mı? Mesela il temsilcileriniz yetkilerini doğru kullanıyorlar mı ya da nasıl hizmet vermişler bakıyorsunuzdur değil mi? Bence bakıyorlardır inanıyorum ben.
Hani usulsüz bir durum var mı? Kendi ilinden olan IA hakemlerine sahip çıkabilmiş mi? MHK As başkanlığından istifa eden değerli bir hakemini koruyabilmiş mi? Bir önceki dönemde MHK de olan hakeminin hakkını arayabilmiş mi? Merak ettim sadece. Hani Yalova beyi ve Rize beyi Tuğla koydunuz mu diye sordular da bende sorayım dedim. Denetlemiştir bence 😊
Peki Sayın Eroğlu, Balıkesir de neler oldu? Mevcut il temsilcisi olmasın diye muhteşem mücadeleniz sonuç vermedi Balıkesir GSM’nin istediği kişi oldu. Gücünüz yetmedi tabii, sonra mobbinge başladınız mı? İl temsilcisi yardımcısı o olsun bu olsun kavgasında neler oldu? Hayır turnuvayı organize eden kişinin adını turnuva direktörü yazamadınız şaka gibi. Burhaniye Open da gönül almışsınızdır artık, ne de olsa önce ortalığı karıştırıp sonra “Aman canım o öyle değil bizden kaynaklanmadı” gibi tatlı sözlere mi gene başvurdunuz, klasik yöntem çünkü.
Peki Sayın Eroğlu, Türkiye geneline vurulduğunda illere göre hakem görev dağılımı adaletli mi?
Peki Sayın Eroğlu, Kayseri il temsilciliği belirlenirken, kimden hicazet istediniz, sonra hicazet istediğiniz kişiyle karşı karşıya gelince Balıkesir Open da mı ağırladınız?  Gerçi işin içinde burada her şeyden sorumlu teknik kurulumuz da var, her şeyden sorumlu devlet bakanlığı gibi. Teknik Kurul değil kriz yönetim merkezi gibi. Bu kısmı özel inceleyeceğiz.
Peki Sayın Eroğlu, Eski Balıkesir il temsilcisine neden müdahale etmediniz? Düzenlenen turnuvalarda sürekli aynı hakemlerin olmasına neden hesap sormadınız. Düzenlenen özel turnuvalardan bazılarında kişilerin kendi hesabına para toplamasına neden müsaade ettiniz? Hakem ücretleri birinin şahsi hesabından neden sürekli ödeniyor diye sordunuz mu?
Peki Sayın Eroğlu, eski İzmir temsilcisinin görev süresinde sürekli 10 kişi ile turnuva yapmasına neden müdahil olmadınız? Kapalı turnuvalarda sürekli kendine ve şu anki kurullarda olan kişiye görev vererek yükselmesini neden sorgulamadınız? İlinde bu kadar başarısız olmuş biri, ahbap çavuş ilişkilerinden dolayı neden teknik kurulda. MHK As başkanımız ne diyor, ben hakemlerin çok hızlı yükselmesini doğru bulmuyorum. Peki siz ne kadar sürede ve nasıl yükseldiniz sayın As başkan?
Peki Sayın Eroğlu, Kayseri de bir spor kompleksi açılışı yapılıyor. Bunun mimarı olan organize eden kişiyi değil Kayserili dostunuzu mu oy için yücelttiniz?
Türkiye Satranç Federasyonu’nun en önemli gücü, taşradaki temsilcilikleridir. Fakat son dönemde bazı illerde, turnuva yönergeleri, ücret uygulamaları ve organizasyon süreçlerinde ciddi uyumsuzluklar yaşandığı görülüyor.
Bazı turnuvalarda kayıt ücretlerinin usule aykırı biçimde toplandığı, belediyelerle yapılan iş birliği protokollerinin dışında uygulamalar yapıldığı konuşuluyor.
Bu durum sadece bir idari zafiyet değil, aynı zamanda güven kaybına da yol açıyor.
Yerel temsilcilikler, federasyonun sahadaki eli olmalı; kişisel inisiyatiflerle değil, kurumsal standartlarla hareket etmeli.
Her ilde farklı uygulamalar, aynı kurumu temsil eden farklı kurallar anlamına gelir bu da kurumsal bütünlüğü zedeler.
Sistemdeki bu dağınıklığın önüne geçmek için net bir denetim mekanizması ve düzenli iç kontrol süreçleri gerekiyor.
Aksi halde, satrançta sahada adalet arayan çocukların, yönetsel adaletsizliklerle tanışması kaçınılmaz hale gelir.
Eski ye daha fazla gitmeyeyim dönülmez akşamın ufkundayım gibi olur. Siz şimdilik bunlara bir açıklama bulun Sayın Eroğlu diğerlerini konuşuruz yine. Sizin yüzünüzden yazı uzadı Sayın Eroğlu yaz yaz bitmiyor vallahi sayın temsilcilikler koordinasyon başkanım. Saygılarımı sunuyorum.
Konuyu dağıtmayalım;
 
Muhteşem Openlar Yüzyılı;
Şu kadar open turnuva yaptık deniyor ya muhteşem yüz yılda, Cumhuriyet tarihinin en iyi yönetimi tarafından. Bakalım neler yapmışlar.
Manisa Open (Manisa Tarihinin ilk Open’ı) Karaman U12-18 Ligi ile çakıştırılmış,
Pamukkale Open (Denizli tarihinin ilk Open’ı) Milli Takımlar kampı ile çakıştırılmış,
Burhaniye Open (Balıkesir Tarihinin ilk Open’ı) Turnuvaya 15 gün kala açıklanıyor,
Mersin Open (Mersin Belediyesinin özveriyle düzenlediği Open) Türkiye kupası ile çakıştırılıyor yetmiyor, Türkiye kupasına katılım artsın diye her gün bir ödül furyası açıklanıyor. Mersin Open sizlere ömür ruhuna el Fatiha.  Aman canım sende Kayserili dostumuz mu küstürülsün şimdi.
Türkiye Kupası burası da ayrı bir şaka, turnuva yönergesinde açıklanmayan ödüller sonra dan açıklanarak ödül artırılıyor, daha önce duyurmadıkları il birincililerine konaklama veriyorlar. Ey hak, Teknik kurul yönerge hazırlarken nelere dikkat ediyor maşallah biz niye akıl edemedik diyorum, bunlar hep bizim cahilliğimiz. Gitti güzelim Türkiye kupası da karar da vermedik ki hangisine gidelim.  İl birinciliklerine girmeyenlerde yararlanamayacak şimdi eyvah eyvah.
Son dönemde Manisa, Pamukkale, Burhaniye, Mersin gibi önemli açık turnuvaların tarihleri birbirine çok yakın veya çakışan biçimde planlanması sporcuların katılım planlarını zora soktu, bazı bölgelerde ise katılım oranlarını düşürdü.
Üstelik bazı turnuvaların ödül yönergelerinde değişikliklerin son anda yapılması, şeffaflık konusundaki soru işaretlerini artırdı.
Türkiye genelinde her yıl onlarca açık turnuva düzenleniyor.
Bu güzel bir tablo; ama koordinasyon eksikliği yüzünden bir güzellik karmaşaya dönüşmemeli.
Turnuva takvimlerinin önceden ilan edilmesi, bölgeler arasında denge gözetilmesi ve organizatörler arasında bilgi paylaşımının artırılması gerekiyor.
Çünkü adil bir yarış, sadece tahtada değil, takvimde de başlar.
Hakemlikte Eşitlik Arayışı
Birçok hakem arkadaşımız yıllarını bu spora vermiş, bilgi birikimiyle gençlere örnek olmuş durumda. Hatta doğu ve güneydoğu bölgesinde düzenlenen turnuvalarda bölge hakemlerinin gelişimi için daha fazla görev bulmaları için önemliyken buna fırsat yaratılmaması, deprem bölgesi hakemlerinin haklarının yenmesi hiç adaletli değildi. Başkan seçim konuşmasında bu propagandayı yaparken, sözde kaldı bu sloganı diye sormadan edemiyor insan.
Ancak bazı dönemlerde aynı isimlerin birden fazla turnuvada görev alması, bazı hakemlerin ise uzun süre değerlendirme dışı kalması, camiada adalet duygusunu zedeliyor.
Görevlendirmelerde kişisel yakınlık değil, liyakat esas alınmalı.
Hakemlik sadece bir görev değil, aynı zamanda etik bir duruş meselesidir.
Federasyonun ve il temsilciliklerinin bu konuda adil, rotasyonlu ve denetlenebilir bir sistem kurması, camianın huzuru açısından hayati önem taşıyor. Gerçi bu adaletsiz düzen eski dönem MHK den sorumlu As Başkan dan kaynaklanmıyor da değil. Onun yarattığı biat kültürü aynen devam ediyor açıkçası.
Bir hakemin emeği, bir sporcunun hamlesi kadar değerlidir.
Ve unutulmamalıdır: Adalet hissi, sahada değil, masada başlar.
En Önemli sorun görevini laiki ile yapan tüm hakem arkadaşlar emeklerinin karşılığı olan ücretlerini ne yerelde zamanında alabiliyor ne de TSF den zamanında alabiliyor. GSM leri zaten 6 aydan önce ödemiyor görev ücretlerini, TSF de temmuzdan beri liglerde görev yapan arkadaşların haklarını ödeyemez durumdadır. Bura da insan soruyor doğal olarak, hem hakemleri ücret vermeden çalıştırıp yoracaksınız hem de kendi çıkarlarınız için size biat etmelerini bekleyeceksiniz. Olmadı hatta dahası işinize gelmediği için en yakınlarını da görev ile mobing yapacaksınız. Adalet neredesin diye sorası geliyor insanın.
Eleştiriden Korkmak, Gelişimden Vazgeçmektir
Spor camialarında en çok ihtiyaç duyulan erdem, eleştiriye açıklıktır.
Ne yazık ki satranç camiasında son dönemde eleştirenlerin dışlandığı, sorgulayanların hedef alındığı noktaya gelinmiştir. Hatta sorgulayanların savunmasını isteyecek kadar da cüretkâr olmuşlardır. Korku dağları yaratılarak eleştirilerin önü kesilmek istenmiştir.
Oysa eleştiri, düşmanlık değil; gelişimin ön koşuludur.
Kendim için de parantez açmam gerekirse, ben antrenör değilim, sporcu değil, hele ki hakem hiç değilim. Ben eğitim temelimi İzmir Atatürk Lisesi gibi bir okulda Fikri Hür, Vicdanı hür olarak aldım. Bu felsefem de ödün vermeden çalıştığım gazetemin köşesinde kendi hür irademle kimsenin hakkını gasp etmeden tüm özgür eleştirilerimi anayasal hakkım olarak kullanmakta özgürüm. Cumhuriyetin bana verdiği tek yegâne konu olan “Ben ezelden beri hür yaşadım hür yaşarım, hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” felsefesi ile anayasal hakkımı kullanmaktan asla çekinmeyeceğim.
Bir kurum, kendisini eleştirenleri tehdit olarak değil, pusula olarak görmelidir.
Yapıcı eleştiriler susturulmak yerine dinlenirse, kurum güçlenir.
Aksi halde sessizlik, en büyük çöküştür.
Kurum içi güvenin temeli, objektifliktir.
Ve satranç gibi stratejiye dayalı bir sporda, adalet duygusu zedelendiğinde hiçbir hamle doğru sonuç vermez.
Kadın Sporcular ve Eşit Fırsat Mücadelesi
Federasyonun kadın sporculara yönelik politikaları uzun süredir eleştiri konusu.
Kadın satranççılar, çoğu zaman aynı emeği vermelerine rağmen yeterince görünür olamıyor.
Oysa Türkiye, birçok alanda kadın sporcularıyla gurur duyuyor; satrançta da bu potansiyel fazlasıyla mevcut.
Kadın sporcuların ulusal takımlarda, antrenör kadrolarında ve karar alma mekanizmalarında daha fazla yer alması, sadece bir temenni değil, bir gereklilik.
Cinsiyet eşitliği bir lütuf değil, adaletin doğal sonucu olmalı.
Eğitim, Kulüpler ve Altyapı
Satrancın geleceği, okullarda ve kulüplerde şekillenir.
Ancak son dönemde kulüplerin mali yükleri artarken, ücretsiz turnuva sayısı azalmış durumda.
Bazı bölgelerde tamamen ücretli sistemin yerleşmesi, özellikle dezavantajlı çocukların spora erişimini kısıtlıyor.
Federasyonun, kulüplerle daha yapıcı bir ilişki kurması, maliyetleri hafifletici destekler sunması ve ücretsiz ya da düşük ücretli etkinliklerin sayısını artırması büyük önem taşıyor.
Çünkü satranç, fırsat eşitliği üzerine kuruludur.
O fırsat ortadan kalkarsa, tahtada kazanan olsa bile toplum kaybeder.
Burada özellikle okullarda zorunlu ders olarak işlenmesi konusu, MEB ile anlaşmalı olarak Halk Eğitim merkezlerinin devreye sokulması, Gençlik Spor ve TSF üzerinden alınmayan Antrenörlük belgeleri ile özel kurumlardaki eğitimlerin önünü kesen bir yapıya acil dönülmesi gerekmektedir. Bu durum kurumun varlık tehdidini ortadan kaldıracak en önemli unsurdur.
Gelelim Teknik Kurulun Tutumlarına;
Türk satrancına büyük hizmetler verdiklerini iddia eden, kendilerini eleştirenleri yapay zekâ, kendilerini muhteşem yüzyıl yönetiminin üstün hizmetkarı olarak gören değerli Teknik Kurul başkanımıza aşağıdaki soruları soralım o zaman; çok iyi bir hakem insanı olabilirsiniz ama asla bir yönetici olamayacağınızı kanıtlayalım o zaman;
a. Antalya da düzenlenen yaş gruplarında sisteminiz çalışmadı, üst arama tekniğiniz doğru değildi, PGN lere ulaşılmadı, siteler açılmadı, sonuçlara erişilmedi,
b. Yıllardır süre gelen turnuva kayıtlarındaki aynı tarihte aynı TC ile toplu kayıt girilme sorunu yeni sezon öncesi bitecekti ancak hala çözülmedi, bu sorun illerde hala turnuvalara giremeyen sporcu kaosu yaratırken yapılan tüm şikayetlere rağmen aksiyon almadınız,
c. Ligler ile ilgili yeni dönem kriterlerini Eylül ayında duyuracağınızı açıkladınız, hala açıklanmadı,
d. Antalya da il şampiyonasında yarışmayan sporcu için yönergelerinizde yarışamaz dediniz ama yarıştırdınız, farklı illerde oynayanlar giremez dediniz oynattınız,
e. Bu seneki Antalya öncesi bu kriterlerin ne olacağını duyurmadınız,
f. Manisa, Mersin, Denizli, Open turnuvalarının tarihlerini başka organizasyonlar çakıştırdınız, Burhaniye Open’ın başlamasına 15 gün kala yayınladınız, Mersin Open baltalansın diye her şeyi yaptınız,
g. Türkiye kupasını Mersin Open ile çakıştırıp ödülleri artırılıyor, il birinciliklerine girmeyenler bir anda mağdur ediliyor,
h. Teknik kurul olarak görev yetkiniz sadece yönergeler ve teknik konular olması gerekirken, MHK nin de işine müdahale ederek hangi hakem hangi turnuvada görev alacağına kadar karıştınız karışmaya da devam ediyorsunuz,
i. Kulübümüze gelerek geçmişte yaşananlardan dolayı özür dilemenize rağmen İzmir li kurul üyeniz ile, geçmiş dönemin sorumlusu biz değil o dönemki MHK den sorumlu as başkan demenize rağmen, o dönemde Avrupa yaş gruplarında siz, şu an ki MHK As Başkanınız, Teknik kurul başka bir üyeniz ile isminiz yayınlanmadığı halde görev almadınız mı?
j. Bir önceki dönemde İzmir de düzenlenen kapalı turnuvaların hepsinde kimler kaç görev aldı ve kimler norm aldı buradan, eski İzmir Temsilcinize şimdiki MHK kurul arkadaşınıza ayrıcalık yaptınız mı yapmadınız mı?
k. İstanbul Küçükçekmece turnuvasına para toplamalı yönergeyi onayladıktan sonra bir gece de kaldırdınız mı, kaldırmadınız mı? Bunu siz değil il temsilciniz yaptıysa sizin onayınız dışında nasıl yapabildi, savunmasını istediniz mi?
l. Nevşehir de düzenlenen turnuvadaki yönerge ihlaline ses çıkardınız mı çıkarmadınız mı?
m. Manisa Open da verdiğiniz normlardan birini alan eşime, sırf sizi eleştiriyorum diye görevini laiki ile yerine getiren ve sağlık problemleri ile mücadele eden bir kadının hakkını sırf benimle olan kininizi kusmak için aldığı normu sildirip, İzmirli arkadaşınıza verip IA yapmadınız mı? Kadının size eli değmedi ayağı değmedi ama olur mu Türk satrancına büyük hizmet ediyoruz kadınlarla uğraşmak bizim kitabımızda yazar mı? Benim hüsnü kuruntum.
n. Bir turnuvada ismi olmadığı halde kendinize göre hakem çağırıp görev verdirdiniz mi verdirmediniz mi? Hakem ve turnuva ismini ben vermeyeyim isterseniz.
o. Hatay’da Hızlı ve Yıldırım şampiyonası uzun süredir ilk defa yapıldı demiştiniz sanırım, İstanbul ve İzmir Open da uzun zamandır yapılmıyor, ayrıca bir şeyi çok merak ettim sormadan edemedim; orada bulunanlara bir sonraki başkan benim dediniz mi? Eğer dediyseniz çok iddialı olmuş şahsen 😊
Bunları isterseniz Chatgpt ye sorarak da yanıtlayabilirsiniz, isterseniz dahiyane yeteneğiniz ile de. Durumu size bırakıyorum.
Gelelim yönetimsel Tutulmalara;
Bizler sporcuların hak ettikleri yerlere gelmesinden, bu spora emek veren emektarlarının emeklerinin yok edilmemesinden yanayız. Sporcular ile asla sorunumuz olamaz, sporcuların bu çirkin siyasetin içine asla sokmadık sokanın da karşısında olduk. Bizler istiyoruz ki okullarda zorunlu dersler olsun İş bankasının yarattığı gibi eğitim sınıflarında satranç eğitimleri olsun. Bizler istiyoruz ki özel kurumlardan sertifikası olan ya da başka kurumlardan sertifikası olanlar değil, GSB ve TSF den lisanslı antrenörler okullarda eğitim versin. Satranç kültürü tabana yayılsın, eğitim kulüplerine destekler artsın. Kendi kulüpleriniz ve kendi sporcularınız üzerinden değil herkese eşit ve adil olan bir düzen olsun istiyoruz. Kız sporculara destekler daha çok artırılsın. Topluma yararlı bireyler olarak ekonomik özgürlüklerini alabilecekleri ikinci altın bilezikleri olsun kollarında. Vergisini veren kirasını ödeyen alt yapı eğitim kulüpleri online platformlar karşısında yok edilmesin. Milli sporcular sigortalı TSF çalışanı olarak ülke sporuna katkı verecek seviyeye getirilsin.
Size yaranmak isteyenlerin TROLL hesaplarının laf sokmaları ile değil açık ve şeffaf olun. O hesapların kimlere ait olduğu da kanıtlı olarak elimizde mevcut. Birçoğu kurul üyeniz.
Sosyal medyada algı yönetimi yapacağınıza başarılı işler ortaya koyup alkışı hak ederek alın, yok İngilizce sunum yaptık, yok iki aylığına geçici olarak Türkçe Konuşanlar Kurul Başkanı olduk, yok onlarca open yaptık. Hakikaten komik duruma düşürmeyin şu kurumu artık. Kendinize güldürmeyin, kurumun bir ciddiyeti olmalı. İnsanlar artık sizden korkmuyor artık tepkilerini koyuyorlar, izlenme ve takip oranları 300 binden fazla. Kimi neyle nereye kadar susturacaksınız. Bıçak kemiğe dayandığında herkes ses çıkarmaya başlayacak. Kimse bu tekel düzenine sessiz kalamaz hele ki bu ekonomik şartlarda. Gidişiniz gelişinizden daha sesli olur ben uyarayım.
Başkanın kulüplerinin hocaları sürekli yurt dışı görevlerinde, başkanın kulüplerinin sporcuları sürekli desteklenirken diğer sporcular neden desteklenmiyor?
 
Avrupa yaş gruplarına 93 sporcu ile katılım sağlanırken bunların %30 a yakını kendi sporcularınızdan oluşurken hepsi federasyon destekli olarak gidiyorsa, yayınladığınız kriterlere göre önceki turnuvalara para da ödemeyi kabul etse de gitmek isteyen sporcuların önü neden kesilmek istendi. 12 kategoriden havuzda bulunan ilk 3 sporcu federasyon desteği ile gitmesi gerekirken toplam 36 sporcu ederken, kalan tüm sporcular kendi imkanları ile mi gitti? Tabi ki daha fazla sporcu ile gidilsin ancak gitmek isteyenlerin neden önünü kestiniz? Avrupa’daki organizasyonlara sürekli size ait kulüplerin hocalarının gitmeleri ne kadar doğru.
Camia tarafından merak edilen konu tekel yaratıp kendi düzeninizi mi oluşturmak istenmektedir. Rekabetçi, eşit ve adil düzen söylemleri gerçeği yansıtmıyor mu?
Son Söz: Yeni Bir Hamle Zamanı
Bugün satranç camiası, adeta uzun bir partinin sonuna yaklaşmış durumda.
Taşlar dağılmış, tahtada dengesiz bir pozisyon oluşmuş.
Ama oyun henüz bitmedi.
Yapılması gereken, geçmişin hatalarından ders çıkararak yeni bir sayfa açmak.
Şeffaflık, liyakat, adalet ve iletişim…
Bu dört temel kavram yeniden tesis edilmeden, hiçbir hamle kalıcı başarı getirmez.
Eleştiri, bu sürecin en önemli yakıtıdır.
Çünkü eleştiriden korkan kurumlar küçülür; eleştiriyi rehber alan kurumlar büyür.
Bugün çocuklarımızın, antrenörlerimizin ve kulüplerimizin tek beklentisi, hakkaniyetli bir yönetim anlayışıdır.
Satranç, doğru oynandığında sadece oyunu değil, hayatı da güzelleştirir.
Yeter ki hamleler dürüst, hedefler ortak, niyetler temiz olsun.
Keyifli okumalar dilerim…..
Geldikleri gibi giderler…
 
                     
         
                         
                                 
                                 
                                 
                                 
                                 
        
Yorumlar
Kalan Karakter: