“Evliyim. Kaç yıl oldu artık saymıyorum. Ama bazı günler, yılların değil, kelimelerin iz bıraktığını fark ediyorum. Öyle kelimeler ki, söylenişi kadar söylenmemesi de acıtıyor insanı. Sevdiğim adam kaba… Ama artık sadece kelimeleri değil, sessizlikleri bile bana dokunuyor.” Kabalık dediğimiz şey, tok bir ses, sert bir bakış ya da uzatılmayan bir el gibi. Ama bence asıl kabalık, inceliğin unutulduğu yerden başlıyor. Eve gelişte bir “nasılsın” sorulmaması, sofrada yemeğe bakmadan edilen bir “ellerine sağlık” yerine sessizce tabağın bitirilmesi. Bunlar küçük şeyler değil aslında… Sevginin dili bunlar. “Beni sevdiğini söylüyor ama davranışları sevgiyi değil sabrı çağırıyor. Her gün, ‘nazik olmak zor mu?’ diye kendime sorduğumda, aslında onu değil, bizleri sorguluyorum.” Evli çiftler arasında kabalık çoğu zaman alışkanlıkla açıklanıyor. “Alıştı artık” cümlesiyle üzeri örtülüyor. Oysa alışmak, sevmemek anlamına gelmemeli. Sevgi sadece büyük sözlerle değil, küçük nezaketle yaşar. Bir kadının eşinden beklediği şey bazen bir çiçek değil, ses tonundaki yumuşaklıktır. Bir “canım” değil, göz göze gelindiğinde hissedilen anlayıştır. Kabalık bazen tok bir ses, bazen yorgun bir omuz gibi gelir. Ama en çok da nazikliği unutunca başlar. Birbirine “canım” demek zor değildir ama kimi evlerde hâlâ bir bardak su uzatılırken ses tonu çatırdar. Evli çiftler arasında bazı sözler öyle yerleşmiştir ki, sorgulanmaz: “Ben çalışıyorum, sizi geçindiriyorum.” “Sevgi gösteremem ama her şeyinizi sağlıyorum.” Peki ya şöyle olsaydı: hiç çalışmayan ama ağzından sevgi sözcüğü eksik olmayan bir eş... O zaman sevgi doyurur muydu karın yerine? Aç kalıp aşk çekmek mümkün müydü? Aslında mesele sadece maddi emekle duygusal emeğin yer değiştirmesi değil; mesele, nazik olmanın “gereksiz” sayıldığı bir ortamda yaşamaya çalışmak. Nazik olmak zor değil. Sadece bazen en çok ihtiyaç duyulan şey olmasına rağmen, en kolay unutulanı.
Saygı ve sevgi dolu günler…
Filiz Akyalçın Sosyal paylaşım platformları: DuruSanatCafe
Yorumlar
Kalan Karakter: