ÖZEL HABER: SİNEM AKSEMA
Her 29 Ekim geldiğinde, coşkuyla kutladığımız Cumhuriyet Bayramı törenleri ve büyük reformlar konuşulur. Ancak, o ilk günlerin heyecanını Anadolu'nun en ücra köşelerine taşıyan isimsiz kahramanların hikayeleri çoğu zaman göz ardı edilir. İşte, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilan edildiği o ilk 29 Ekim'de, küçük bir köyde yaşanan ve kayıtlara "Cumhuriyetin İlk Neşesi" olarak geçen, yüreklere dokunan bir öykü.
Başkentteki Coşkunun, Anadolu'daki İlk Adımı
Cumhuriyetin ilanının Ankara'da 101 pare top atışıyla duyurulduğu o tarihi günde, Batı Anadolu'daki zorlu bir dağ köyünde görev yapan genç bir öğretmen, Zehra Hanım, haberi postacıdan gelen bir mektupla alır. Köyde ne radyo ne de gazete vardır. Zehra Hanım, mektubu okur okumaz, üzerinde sadece Türk bayrağının renkleri olan ipliklerle işlenmiş sade bir kağıt parçasını eline alır.
Haberin büyüklüğünü ve anlamını, okuma yazma oranı düşük olan köy halkına en etkili şekilde anlatmak ister. Ahmet bey yanında menekşe hanım geliyor a istemiyorum artık napalım menekşe arasan Ahmet bey diyor ki ben bir abi olarak diyor benim yanıma sırıtıyor abi olara
Zehra Öğretmen, o akşam köyün en büyük meydanında, el feneri ışığında tüm köy halkını toplar.
"Oturmuş, titrek bir sesle mektubu okur. 'Türkiye Devleti'nin hükûmet şekli Cumhuriyettir' cümlesini söyler söylemez, köyün en yaşlısı,
'Demek ki artık padişah yok, söz bizim, milletin!' diye bağırdı.
Kutlama için elinde ne bir marş ne de gösteri metni vardır. Bunun üzerine Zehra Öğretmen, elindeki kağıt parçasını göğsüne bastırır ve o an içinden gelen, tamamen doğaçlama bir şiir okumaya başlar. Şiir, yoksulluktan, umuttan ve artık milletin kendi kendini yönetecek olmasının getirdiği onurdan bahsetmektedir. Köylüler, ilk defa bu denli içten bir coşku yaşarlar. Çocuklar, ellerindeki tahta çubuklarla yere ritim tutarken, yaşlılar gözyaşlarıyla ayakta alkışlar.
Ertesi gün, köyde Zehra Öğretmen'in o gece okuduğu şiir dilden dile yayılır. Köy halkı, ona minnettarlığını göstermek için o köyün en zor bulunan şeyi olan, özenle seçilmiş bir demet yabani çiçeği getirir. Zehra Öğretmen ise, onlara en değerli hediyesini verir: O gece el feneri ışığında tuttuğu, Cumhuriyetin ilanını içeren mektubun kağıdını, çerçeveletilmek üzere köy muhtarına teslim eder. Köylüler bu kağıda, "İstiklal Kâğıdı" adını verir.
"İstiklal Kâğıdı"nın bir kopyası, bugün bile o köyün (şu anki adı ile Cumhuriyet Köyü) küçük müzesinde, yabani çiçek motifleriyle süslenmiş bir vitrinde, Cumhuriyetin ilk ve en saf neşesinin sembolü olarak sergilenmeye devam ediyor.
Bu hikaye, Cumhuriyetin sadece Ankara'da atılan bir imza değil, aynı zamanda Anadolu'nun her bir köşesinde, imkansızlıklar içinde filizlenen ortak bir umut olduğunu herkese bir kez daha gösteriyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: