Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde eylemler sabah saatlerinde başladı. Konak’ta toplanan İzmir Kadın Platformu bileşenleri, Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü.
‘Aile Yılı Sizin, Mücadele Bizimdir’ pankartı arkasında yürüyen kadınlar, ‘Kadınlar yürüyor, mücadele büyüyor’,’Jin Jiyan Azadi’ , ‘İnsanca bir yaşam istiyoruz’, ‘Yaşasın 8 Mart, yaşasın mücadelemiz’ sloganları attı.
Yürüyüşe, DEM Parti İzmir Milletvekili Burcu Gül Çubuk, siyasi parti temsilcileri be yüzlerce kadın katıldı.
Tuvalete gitmek için bile…
Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında fabrikalarda grev yapan, işten çıkarılan kadınlar söz aldı.
Digel işçileri adına konuşma yapan Rümeysa Kişi, “ Sendikalaşmak için işyerimizden kovulduk. Tuvalete gitmek için bile izim istediğimiz Digel Tekstilde sendikalaşmak istedik. Fabrikamızda anne olan kadınlara izin verilmiyor. Karanlıkta yürümek zorunda bırakıyorlar. Digel Tekstil kadınları yalnız değil” dedi.
Barış Anneleri adına söz alan bir kadının, barış içerikli mesajı alanda güçlü alkış aldı.
Kendi hakkımı kendim savunuyorum
İşten çıkarılan Bayraklı Belediye İşçisi Pınar Özkan, “ Bayraklı Belediyesi’nde gerekçe gösterilmeden işten atıldım. Davayı kazanmama rağmen işe geri alınmadım. 16 Aralık’tan beri kendi hakkımı kendim savunuyorum” dedi.
Ama devri bitti!
Trans Kadnlar adına konuşan Ani ise, Mücadeleleri aile denen o kavramla başlıyor. Mutsuz aileler içinden varolmaya çalışıyorlar. Netflix dizileri gibi bir hayat süremiyorlar. Bu bireysel sorun olmaktan daha büyük bir yara. Sağ siyaset cinskırım politikalarına, sol siyasiler ise oy uğruna sessiz kalıyor. Biz insanca yaşamaya çalışıyoruz. Torba yasası taslağında sadece LGBT değil hepimiz hedefteyiz. Direnmekten vazgeçmeyeceğimiz. Bu taslak sadece bir başlangıç. Dayanışma ağlarımızı yok etmek istiyorlar. Buradan vicdan sahibi herkese sesleniyoruz, ama devri bitti. Harekete geçmek için neyi bekliyorsunuz? Sorumluluk alın ve yanımızda olum” dedi.
Aile yılı ile var oluş kısıtlanıyor!
İzmir Kadın Platformu tarafından yapılan açıklamada, "8 Mart’ta İzmirli kadınlar olarak bu tarihten aldığımız güçle, yoksulluğa, güvencesiz çalışmaya, şiddete karşı eşit, özgür, insanca bir yaşam için alanlardayız. AKP iktidarı, 2024 yılında açıklanan orta vadeli program ve 12. kalkınma planında yer alan esnek ve güvencesiz çalışmayı yaygınlaştırma planlarının bir parçası, gerici iktidarının tahkimi için 2025 yılını “Aile yılı” ilan etti. Plana göre aile ile iş yaşamının uyumlulaştırılması adı altında kadınlara esnek, güvencesiz, düşük ücretlerle çalışma dayatılırken, “ailenin güçlendirilmesi” vurgusuyla cinsiyet eşitsizliğini derinleştirecek politikalar bir bir hayata geçirilerek kadınlar aileye, aile içinde de erkeğe daha bağımlı hale getirilmek isteniyor. Sermayenin ucuz emek ihtiyacı için boşanma oranlarının artması, doğum oranlarının düşmesi bahane edilerek Nüfus Politikaları ve Aile Enstitüsü kuruluyor. Evlilikler daha çok borçlandırarak teşvik ediliyor, boşanmalara arabulucu uygulamaları tekrar tekrar gündeme getiriliyor, nafaka hakkı yeniden tartışmaya açılıyor. Genel ahlak’ kavramıyla ortaya attıkları yasa tasarıları ile Türk Ceza Kanunu’nda yapılmak istenen değişikliklerle toplumsal yaşamı dini referanslarla inşa etmeye; kadınların ve LGBTİ+’ların yaşamlarını biyolojik cinsiyete sıkıştırmaya, kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini engellemeye, kamusal alandaki var oluşumuzu kısıtlamaya çalışıyorlar" ifadeleri kullanıldı.
İzmir'de kadınlar grevde!
OVP ve 12 Kalkınma planıyla işçi ve emekçilerin en çok da kadınların ne kadar hakları varsa hedef alındığını belirten açıklamada, "Kamuda tasarruf adı altında sosyal bir devletin yapması gereken tüm kamusal hizmetler özelleştirilirken, kutsal aile adı altında bakım emeği hane içine, hanede de daha çok kadının üzerine yıkılıyor. Kısmi, uzaktan, saatlik, mevsimlik adı altında dayatılan esnek çalışma modelleriyle kadınlar sosyal güvenceden yoksun, düşük ücretli, kıdem tazminatı ve emeklilik güvencesi olmayan işlere mahkum ediliyor. Bu durum TÜİK’in “istatistiklerle kadın” 2024 verilerine de yansıdı. Verilere göre kadınlar iş bulmakta zorlanıyor, bulduğu işte erkeğe göre daha az kazanıyor, eğitim durumları yükselen kadınların kazancı aynı oranda eğitim durumunda olan erkeklerin kazancına oranla düşüyor. Çocuklu kadınlar iş bulamazken, esnek ve güvencesiz çalışmaya daha fazla itiliyor. Bu durum toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, kadın yoksulluğunu daha da derinleştirerek hane içinde kadına yönelen şiddeti de tırmandırıyor. Buna rağmen işçi ve emekçi kadınlar sendikal hakları, yaşanılabilir bir ücret ve insanca çalışma koşulları için bütün baskılara, grev yasaklarına rağmen grev ve direnişlerle hakları için mücadele ediyor. İzmir’de Temel Conta, Sunel, OTP, TTL Tütün işçileri, güvenceli iş, yoksulluk sınırı üzerinde ücretler, insanca çalışma koşulları için grevdeler. Digel işçileri sendikal haklarından vazgeçmiyor işten atılanlar direnişlerini sürdürüyor. Belediye işçileri, sağlık, eğitim, büro emekçileri performans sistemine karşı yoksulluk sınırı üzerinde ücretlere karşı iş bırakma eylemleriyle alanları dolduruyor. Bu direnişler de gösteriyor ki bize dayatılan bu koşullara mahkumdeğiliz. Grev ve direnişlerimizle işyerlerinden sokaklara mücadeleyi büyütecek, güvenceli iş, insanca yaşama yetecek ücretler, sendikal örgütlüğün önündeki tüm engellerin kaldırılması, baskı ve yasakların son bulması için mücadeleyi sürdüreceğiz. İşyerlerinde şiddete karşı İLO 190’ın uygulanması için sesimizi daha çok yükseltecek, eşit işe eşit ücret hakkımızı kazanacağız" ifadeleri yer aldı.
Erkek-Devlet şiddeti
AK Parti'nin şiddet ve baskı politikalarını arttırdığına vurgu yapan açıklamada, "Faşist iktidarların hepsinde olduğu gibi AKP iktidarı da öfke ve hoşnutsuzluğu bastırmak için şiddet ve baskı politikalarını artırıyor. Kadın hareketinden yol arkadaşlarımız, gazeteciler, LGBTİ+ aktivistleri, sendikacılar, siyasi parti üyeleri ve yöneticilerinden oluşan binlerce kişi gözaltına alınıp tutuklanırken; kadın katilleri cezasızlık politikalarıyla ödüllendiriliyor. Sadece 2024 yılında 394 kadın cinayeti yaşanırken, 259 kadın ölümü “şüpheli” olarak kayıtlara geçti, kadınların ölümleri intihar süsü verilerek kapatılırken, failler hakkında etkin soruşturma başlatılmadı. Üstelik bu kadınların yarısından fazlası evlerinde, kendi eşleri babaları, boşanmak istedikleri erkekler tarafından öldürüldü. Her bir kadın cinayetinin arkasında “kutsal aile” anlayışının olduğunu biliyoruz. Aile adı altında sürdürdüğünüz kadın düşmanı politikalarınızdaki iki yüzlülüğü her yerde teşhir edeceğiz. Ne baskılarınıza boyun eğeceğiz ne de şiddetinize yol vereceğiz. Şiddetsiz bir dünya yaratana dek, kadına yönelik şiddet ve cinayetlere karşı caydırıcı cezaların uygulanması, 6284’ün etkin uygulanması, sığınmaevlerinin sayısının artırılması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Her yerde erkek-devlet şiddetine karşı direnişin ve özgürlüğün sesini yükselteceğiz!" denildi.
Kadınlar ve çocuklar aile kurumunda öldürülüyor
Çocukların korunamadığına dikkat çeken İzmir Kadın Platformu, "Kadınlara durmadan “çocuk doğurun” diyen AKP iktidarı çocukları korumaya gelince ortadan kayboluyor. Narin Güran, Sıla Bebek ve Yenidoğan Çetesinde gördüğümüz gibi çocukların iradeleri, bedenleri ve varlıkları yok sayılıyor. Çocukların eğitimi, sağlığı, hakları için bütçe ayırmayanlar, sermayeye kaynak aktarıyor, cemaat ve tarikatlarla işbirliği protokolü imzalıyor. İktidar eğitimi sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillendirirken bir yandan da laik eğitim rafa kaldırılarak eğitim dinselleştiriliyor. Çalışırken okumak zorunda kalan MESEM’Li, liseli, üniversiteli gençler iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Bütün bu saldırıların ideolojik bir saldırı olduğunu görüyoruz ve bir kez daha yineliyoruz; Çocukların öldürülmediği, yalnız kalmadığı, yoksullaştırılmadığı bir dünya ve yaşam için hep birlikte mücadele edeceğiz! Kadınlar en çok yakınlarındaki erkekler tarafından aile kurumunda öldürülürken, Aile Bakanlığı Bütçesinde ailenin korunması ve güçlendirilmesi için ayrılan pay, kadının güçlenmesine ayrılan payın neredeyse 3 katı" ifadeleri kullanıldı.
Kadınlara 8 kuruş...
Aile Bakanlığı'na tepki gösteren İzmir Kadın Platformu, "Kadın cinayetleri çığ gibi çoğalırken, ‘Kadının güçlendirilmesi’ için ayrılan pay 5.9 milyar yani her bir kadın için günlük 38 kuruş ayrılıyor. Aynı bakanlık diyanete 8 ayda 38 milyon lira ayrılıyor. Kadının güçlendirilmesi için ayırdığı bütçeyi yıldan yıla azaltan AKP iktidarı, kadınları koruyan mekanizmaları hedefe koyuyor. Muhalefeti sindirmek için demokrasiye darbe anlamına gelen irade gaspıyla onlarca belediyeye atanan kayyumlar aracılığıyla da kadınların kazanımları ortadan kaldırılıyor. Ne İrademizden ne de haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Ülkede demokrasi bölgede barış sesini yükseltmeye devam edeceğiz. Kadınlar ifade ve örgütlenme özgürlüğü alanında da çok büyük sorunlar yaşıyor. Kendi öz örgütleri, devlet denetimine sürekli tabi tutulurken, yapılan basın açıklamaları ya da sokak gösterileri sürekli engelleniyor ve bu nedenle kadınlar devlet şiddetine maruz kalıyor. Bugün cezaevlerinde sadece düşünceleri nedeniyle bulunan çok sayıda kadın siyasetçi, gazeteci, insan hakları savunucusu bulunmakta. Cezaevlerinde çok sayıda hasta kadın mahpus tedavi hakkına erişim sağlayamıyor. Yine cezaevlerinde ve gözaltı merkezlerinde bulunan adli ve siyasi kadınlara yoğun bir baskı yöntemi uygulanmakta, arama adı altında “Çıplak arama” işkencesi uygulanıyor, koğuşlarına giren görevliler tarafından tacize maruz kalıyorlar" denildi.
Şiddete ve sömürü düzenine karşı
Açıklamanın devamında, "Erkek egemen iktidarların savaş ve şiddet politikalarına karşı direnen kadınların barış, özgürlük ve yaşam hakkı için verdiği mücadele, bizim mücadelemizdir! Türk, Kürt, Ezidi, Afgan, Arap kadınların direnişi bizim direnişimizdir! Bu mücadele demokratik toplum mücadelesidir. Biz kadınlar, ortak mücadele mirasımızdan aldığımız inanç ve umutla savaş ve şiddet politikalarına karşı mücadele ediyor, özgür yaşam iddiamızı büyütüyoruz. Bugün sahip olduğumuz pek çok hak, yüz yıl önce kadınların mücadeleyle kazandıkları haklar. Bu tarihi sorumlulukla, birbirlerine göbekten bağlı tüm bu sorunlara karşı örgütlü ve birleşik mücadeleyi yükselteceğiz. Şiddet ve sömürü düzenine karşı eşit, özgür, birlikte bir yaşam için, savaşa karşı barış için, haklarımız ve hayatlarımız için ‘Aile yılı’ dedikleri yılı, kadınların mücadele yılı yapacağız, yaşasın kadın dayanışması" ifadeleri yer aldı.
Yorumlar
Kalan Karakter: