Türkiye son yıllarda yaşanan ekonomisindeki dalgalanmalar, artan maliyetler ve dövizdeki yükseliş, şirketleri iflasın eşiğine getirdi.
Resmi ilanlara göre, 2023-2025 yılları arasında 3 bin 429 firma ya konkordato ilan etti ya da iflas bayrağını çekti. İzmir'de 2025 yılında 50 firma kapanırken, son üç yılda bu rakam 169 firma ulaştı. Özellikle inşaat ve tekstil sektörü ekonomik darbeden en çok etkilenen sektörler arasında yer aldı.
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Bengi Atak, ekonomik koşulların sektörü derinden etkilediğin belirterek, iflas eden firmalar nedeniyle tamamlanamayan inşaatların çevresel tehditlerin yanı sıra vatandaşların cebine mali yük oluşturduğunu söyledi.
“İnşaat sektörü artık güvenilir bir liman değil!
Yaşanan ekonomik sürecin inşaat sektörüne maliyetinin ağır olduğunu belirten Atak, "Yapı üretim süreçlerinde pek çok dışa bağımlı olduğumuz kalem var. Dolayısıyla da döviz kurlarındaki değişiklik, ülkemizdeki ekonomik koşullar hepsini derinden etkiliyor. Eskiden, Türkiye’de ekonomi inşaata bağlı derlerdi, lokomotif sektör inşaat sektörüdür denirdi ama artık bu koşullarda o kadar da güvenilir bir liman değil" dedi.
“Yarım kalan inşaatlar, yapıların dayanıklılığını zayıflatıyor”
İflas eden firmalar nedeniyle tamamlanamayan inşaatların ciddi bir tehlike oluşturduğunu vurgulayan Atak, "İnşaatların yarıda kaldığı ortamlar da çok sağlıksız. Çünkü her türlü çevresel etkilere maruz kalan çıplak bir taşıyıcı sistem ortada kalıyor. Binanın yarısı bitiyor inşaat yarıda kalıyor. İki sene ekonomik koşullar sağlanınca kalan yarısı da bitiyor. Ancak bu sürecin sağlıklı olmadığı ve binanın performansının ciddi şekilde etkikenmesine neden oluyor. Tamamlanmayan projeler hem çevre güvenliğini tehdit ediyor hem de yapıların dayanıklılığını zayıflatıyor. Tüm bu süreç, vatandaşın cebini daha da zorlayan bir mali yük anlamına geliyor" diye konuştu.
“İnşaat sektöründe işsizlik had safhada”
İnşaatların yarıda kalması ve yeni yapıların yapılamaması nedeniyle sektörde gittikçe artan işsizliğe dikkat çeken Atak, "İşsizlik had safhada, işsiz inşaat mühendisi sayısının 150 binleri aştığını biliyoruz. Gittikçe düşen maaşlarla çalışıyor meslektaşlarımız. Asgari ücret bile teklif etmeyen yerler var. Biz TMMOB olarak bir asgari inşaat mühendisi maaşı açıklıyoruz ancak uygulatmada ve denetlemede sorunlar yaşıyoruz. Maalesef SGK'dan da bu maaş ödemelerinin kayıtlarına ulaşamıyoruz. Yapının imalat bedeline baktığınız zaman onun yüzde biri kadarını en azından tasarımcısının inşaat mühendisinin alması gerekir diye bir kabaca bir hesabımız var ama şu an bu oran ülkemizde binde birlere kadar düştü” ifadelerini kullandı.
“Beyin göçü artıyor, kalitesiz yapılar çoğalıyor”
İşin ehli mühendisler bu şartlarda yurt dışına göç ettiğini ve geriye niteliksiz ve tecrübesiz personelle yürütülen bir yapılaşma süreci kaldığını söyleyen Atak, yaşanan sürecin beyin göçünü tetiklediğini belirterek, "Gittikçe düşen bir maaş skalasına ve artan bir işsizlikten söz etmek çok mümkün. Böyle olunca da tabii ehil olan kişiler soluğu yurt dışında alıyor tıpkı doktorlar gibi. Biz de pek çok değerimizi bir beyin göçüyle kaybetmiş oluyoruz. Daha ehil bir mühendisin istediği maaş skalasına çıkmayıp yeni mezuna yaptırılan işin sonucunda ise niteliksiz yapı sayısı gittikçe artıyor” dedi
“Deprem gerçeği ikinci plana düşüyor”
Ekonomik kriz içinde vatandaşın sağlam konuta erişiminin giderek zorlaştığını ve deprem gerçeği ile karşı karşıya olduğumuz ülkemizde yaşanan sürecin vatandaşın hayatını doğrudan etkilediğini belirten Atak, açılamalarını şu sözlerle noktaladı:
“Daha ehil bir mühendisin istediği maaş skalasına çıkmayıp yeni mezuna yaptırılan işin sonucunda daha niteliksiz, kalitesiz yapılar ortaya çıkıyor. Biz bütün bu ortamda diyoruz ki binaların depremselliklerine bakalım. Kentsel dönüşümün ve binaların güçlendirmesinin önemine bakalım diyoruz ancak vatandaşın ne yiyeceğiyle ilgili kaygısı varken bunlar hep ikinci plana düşüyor”
Yorumlar
Kalan Karakter: