İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan ve kamuoyunda “İmamoğlu Suç Örgütü” olarak bilinen 3 bin 900 sayfalık iddianameyle ilgili dikkat çeken bir değerlendirme geldi. Emekli Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, dosyayı “yargı pratiği açısından son yılların en kapsamlı ve teknik olarak en özenli hazırlanan iddianamelerinden biri” olarak nitelendirdi.
“Delil zinciri birbirini tamamlıyor”
Demir, iddianamede dijital yazışmalar, HTS kayıtları, MASAK analizleri, banka hareketleri, bilirkişi raporları ve tanık beyanları arasındaki uyumun dikkat çekici olduğunu belirtti“Delillerin farklı kaynaklardan toplanması ve birbirini teyit eden bir zincir oluşturması dosyayı güçlendiriyor. Örneğin teknik takip kayıtlarının MASAK raporlarıyla, tanık anlatımlarının ise dijital içeriklerle örtüşmesi savcılığın iddiasını güçlendiren bir yapı oluşturmuş. Bu, CMK’nın 217. maddesinde aranan ‘her delilin diğer delillerle desteklenmesi’ ilkesine uygun.”
Demir’e göre iddianamede örgüt yapılanmasına dair dijital haritalar, görev dağılımı tabloları ve finansal akış analizleri yer alıyor
“Bu tür belgeler yalnızca savunmaya karşı bir iddia değil, aynı zamanda mahkeme nezdinde örgütün süreklilik, hiyerarşi ve irade birliği unsurlarını ispatlayan somut materyaller. Delillerin kendi içinde bir mantık kurgusu var.”
“Usul açısından da ciddi bir çalışma”
Emekli savcı, dosyanın yalnızca içerik değil, usul yönünden de yargı standartlarına uygun hazırlandığını vurguladı:“İddianame CMK’nın 170. maddesinde aranan tüm unsurları taşıyor: suç tanımı, delil özetleri, mağdur listesi, eylem zamanı ve suçun oluşum şekli net biçimde anlatılmış. Hatta bazı bölümlerde savcılığın kronolojik delil sıralaması yaparak her suçlamayı ayrı ayrı temellendirdiği görülüyor.”
Demir, dijital verilerin imaj alınarak TÜBİTAK laboratuvarlarında hash değerleriyle doğrulanmasının da “delil bütünlüğünün korunması açısından örnek bir uygulama” olduğunu belirtti.
“Tutuklama kararları hukuki temelde”
Şüphelilerin tutukluluğuna yönelik eleştirileri değerlendiren Demir, kararların CMK’nın 100. maddesi çerçevesinde verilmiş göründüğünü kaydetti
“Tutuklama tedbiri, kaçma şüphesi, delil karartma riski ve suçun vasıf-cezai ağırlığı gibi kriterlerle gerekçelendirilmiş. Bu durum AİHM standartlarına da uygundur. Özellikle örgütlü suçlarda delil karartma riski yüksek olduğu için geçici tutuklama tedbiri yerindedir.”
“Kamu zararı ve örgüt yapısı açık biçimde tanımlanmış”
Demir, iddianamede yaklaşık 160 milyar TL ve 24 milyon dolar tutarında kamu zararının “mali denetim raporlarıyla belgelendiğini” belirtti:“Bu, sadece iddia seviyesinde bırakılmamış, belgelerle desteklenmiş. Ayrıca örgüt şemasında kimlerin hangi eylemden sorumlu olduğu ayrıntılı biçimde işlenmiş. Bu tarz yapısal netlik, iddianamenin ileride hükme dönüşme ihtimalini artırır.”
“Siyasi değil, teknik bir metin”
Son olarak Demir, iddianamenin “siyasi değil, teknik bir hukuk metni” olduğunu vurguladı:“İddianamenin dili polemik değil, prosedür dili. Özellikle örgüt yapılanması, mali suç bağlantıları ve kamu zararına ilişkin bölümler teknik rapor dilinde kaleme alınmış. Bu, savcılığın siyasi tartışmalar yerine somut delil alanına odaklandığını gösteriyor.”
Dava süreci 2026’da başlayabilir
Demir’e göre iddianame, hem içerik hem de usul bakımından son yıllarda örneği az görülen ölçüde kapsamlı hazırlanmış bir dosya:“Bu çalışma, savcılığın ciddi bir koordinasyonla hareket ettiğini gösteriyor. Dosya, teknik altyapısı ve delil bütünlüğüyle yargılamada ağırlık taşıyacak bir nitelikte. Şu aşamada iddianame, hukuk standartları bakımından güçlü bir temel üzerine oturmuş durumda.”
İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nin iddianameyi kabul etmesi halinde, dava sürecinin 2026’nın ilk aylarında başlaması bekleniyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: