İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Banu Gençkan, Türkiye’de enflasyon, TÜİK rakamlarının vatandaş üzerinde yarattığı negatif etkiler üzerine önemli açıklamalarda ve tespitlerde bulundu. Vatandaşın, enflasyon canavarı altında ezildiğinin altını çizen CHP’li Gençkan, “Ülkemizde halkın büyük bir kesimi, enflasyon denilen canavarın pençesi altında eziliyor. Bugün aldığımız bir mal ve hizmeti yarın daha yüksek fiyattan alıyoruz. Bu artışın sebebi de belli değil, neden ve niçin artıyor, anlamış değiliz zaten anlatan da yok. İhtiyaçtan veya bir hafta veya bir ay sonra fiyat artışı olacağı kaygısıyla almak zorunda kalıyoruz.” diye konuştu.
"Her geçen gün yaşam standartları düşüyor"
Enflasyon verilerinin düşük açıklanmasının özellikle memurları, emeklileri ve asgari ücret ile çalışmak zorunda kalan insanlara büyük zarar verdiğini aktaran CHP Meclis Üyesi Gençkan, “İlginç olansa, bu artışları değerlendiren enflasyon rakamlarını aylık olarak açıklayan sözde bağımsız kurum olan, TÜİK’in bu artışları manipüle ediyor olması. Bu yüzden TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranlarınının yaşamın gerçekleriyle. Hayatın olağan akışıyla uyuşmadığı, ekonomistler, akademisyenler ve yurttaşlar tarafından da sık sık dile getiriliyor olmasına rağmen, dinleyen yok. Bağımsız araştırma kurumları olan, ENAG ve İstanbul Ticaret Odası ve işçi sendikalarının açıkladığı enflasyon oranıyla TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranı arasında, neredeyse iki kat fark bulunmakta. Örneğin, Kasım ayı enflasyon oranı ENAG’a göre yıllık %86,76, TÜİK’e göre ise, %47,09 açıklanmıştı. Bu oranların düşük olarak açıklanmasının ne zararı var ? Diyebilirsiniz, tabii ki pek çok zararı var çünkü hükümet bu verilere göre, zam politikasını belirliyor. Özellikle memur, emekli ve asgari ücretli işçiler ile bakanlıklarca asgari tarifeye bağlanmış mali müşavir, avukat ve mühendis gibi serbest çalışan kesimlere büyük zarar veriyor. Bu kesim enflasyon altında eziliyor ve sürekli artan giderlerini karşılayamaz duruma geliyor. Her geçen gün yaşam standartları düşüyor.” dedi.
"Dar gelirliye para yok denmesi çelişki değil midir?"
Konuşmasında örnekler üzerinden de yaratılan kötü etki hakkında açıklamalarda ve tespitlerde bulunan CHP’li Gençkan, “En bariz örneği ise, bugünler de görüşmeleri başlayan asgari ücret ile memura, emekliye verilecek Ücret artışları görüşmelerinde, hükümetin önerisi 2025 yılı öngörülen ve hiç bir zaman gerçekleşmeyen. Hedeflenen enflasyon oranı olacaktır. Asgari ücret konuşulurken hedeflenen veya beklenen enflasyon uydurması asgari ücretle geçinen milyonların hakkına girmek demek değil midir? Aslında beklenen enflasyona göre asgari ücret oranı ve rakamı belirlemek milyonlarca asgari ücretle geçinen ailenin 2025 yılında da sürünmeye devam etmesi demek değil midir? Her sene Ekim ayın da açıklanan ve her şeye zam demek olan, yeniden değerleme oranını % 43.93, yıllık kira artışı oranını % 60.02 olarak belirleniyorken konu sabit ve dar gelirlilere gelince % 20'den-%30 oranlarından bahsetmek tutarsızlık değil midir? Diğer yandan yola, köprüye, şehir hastanelerine, yolcusu olmayan hava alanlarına, yabancılara ve parası olan bir avuç zengine yüklüce faiz ödeyip, dar gelirliye gelince para yok denmesi çelişki değil midir? Yaşadıkları lüksten, saltanattan ödün vermeden halktan kopuk yaşam sürdürmek bir çelişki değil midir? Artık gün gibi ortadadır ki Enflasyondaki artışı Asgari ücret artışına bağlamak da son derece yersizdir. Bildiğimiz gibi 2024 Temmuz ayında asgari ücret artırılmamıştı ama enflasyon rakamları da düşmedi üstüne üstlük hem hükümet, hem merkez bankası enflasyon hedeflerini 8-10 puan arttırmak durumunda kaldı.” ifadelerini kullandı.
"Temel mesele adil bölüşüm"
Son olarak, Türkiye’de en temel meselenin adil bölüşüm olduğunu belirten CHP Meclis Üyesi Banu Gençkan, “Bununla birlikte genel ekonomi de son üç yılda sanayi üretimi büyümesi yüzde sıfır. Mal ve hizmet tüketimi ise reel olarak %62 artmış durumdadır.. yani üretim olmadan borçlanarak tüketim yapılmaktadır, üretim ve yatırım olmadan ,kamuda ciddi bir tasarrufa gidilmeden, yapısal reform yapılmadan, sadece ülke de dar ve sabit gelirliler üzerinden ekonomi politikası yürütülemeyeceği ortadadır. Milli gelirin %90 lık bölümü’nü, %10 luk bir mutlu azınlık paylaşmakta ve sürekli yoksuldan zengine bir servet transferi yapılmaktadır ve bu durum ekonomi polikası haline gelmiştir.. yıllar boyu mali disiplin denilererek gelinen nokta içler acısıdır ayrıca tüik verisini ele alsak bile enflasyon’un %50 nin altında olması da bir mali disiplin ve ekonomi başarısı değildir. Son söz, bizler biliyor ve inanıyoruz ki herkesin insanca, bolluk bereket için de yaşamasını sağlayacak her türlü kaynak güzel ülkemiz de mevcuttur temel mesele ise adil bölüşüm yeter ki tercihler değişsin.” diyerek, sözlerini noktaladı.
Yorumlar
Kalan Karakter: