Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre, Türkiye’nin yıllık kullanılabilir su potansiyeli; 94 milyar metreküpü yerüstü, 18 milyar metreküpü yeraltı olmak üzere toplam 112 milyar metreküp olarak hesaplanıyor. Türkiye’nin yıllık su tüketimi 57,73 milyar metreküp olup, bunun yüzde 77’si sulama, yüzde 23’ü içme-kullanma, sanayide kullanılıyor. Ülkemiz, 2020 yılı itibarıyla mevcut kullanılabilir su miktarı kişi başına bin 339 metreküp ile su sıkıntısı çeken ülke sınıfında yer alıyor. Türkiye’de 2030 yılında kişi başına düşen su miktarının bin 120 metreküp/yıl olacağı, ilerleyen dönemde su fakiri ülkeler grubunda yer alacağı öngörülüyor. Türkiye’de tarımda modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması ve atık suların arıtılarak yeniden kullanılması, su krizini önlemek için sunulan çözüm önerileri arasında yer alıyor.
Türkiye’de yaşanması beklenen su krizini değerlendiren Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Drenaj ve Arazi Islahı Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şerafettin Aşık, sulamalardaki kayıpların önüne geçilmezse Türkiye’nin çok ciddi bir su sıkıntısıyla yüzleşmek zorunda kalacağını belirtirken, Su Politikaları Uzmanı, Ziraat Yüksek Mühendisi Ahmet Tomar ise ülkemizde suya yeterli yatırımın yapılmadığını aktarıyor.TÜRKİYE SU FAKİRİ OLMA YOLUNDA
Türkiye’de kişi başına düşen su miktarını değerlendiren Prof. Dr. Aşık, “Kişi başına düşen su tüketimi 1960’lı yıllarda 4 bin metreküp iken, 2000 yılında bin 650 metreküpe, 2009 yılında bin 544 metreküpe, 2020 yılında bin 346 metreküpe düşüyor. Kişi başına düşen su miktarı giderek azalıyor. Bu da artık ülke olarak su kaynakları yönünde baskı altında olduğumuzu gösteriyor. 2030’larda bu rakamların binli rakamlara, hatta binlerin alta düşebileceği tahmin ediliyor. O rakamları görürsek, su sıkıntısı yaşayan değil, su fakiri bir ülke konumuna geleceğiz. Eğer suyu hoyratça kullanmaya devam edersek, sulamalardaki kayıpların önüne geçmezsek Türkiye çok ciddi bir su sıkıntısıyla yüzleşmek zorunda kalacak. En önemli sorun tarımda kullanılan su miktarı. Suyun yaklaşık yüzde 75’ini sulamada kullanıyoruz. Bu dünya için de Türkiye için de lüks” ifadelerinde bulundu.
“HEDEF 3,3 MİLYAR METREKÜP ATIK SUYU TARIMDA KULLANABİLMEK”
Türkiye’nin toplam kullanılabilir net su miktarının 112 milyar metreküp olduğunu aktaran Prof. Dr. Aşık, “Bunun yaklaşık 44 milyar metreküpü sulamada, 13 milyar metreküpü içme, kullanma ve sanayide kullanılıyor. Toplam kullanılan su miktarı yılda 57 milyar metreküp. Bu da toplam kullanılabilir net su miktarımızın yaklaşık yüzde 50’sine yakın kısmının kullanıldığı anlamına gelir” diye konuştu. Türkiye’de iki tane alternatif su kaynağı olduğunu belirten Prof. Dr. Aşık, “Bunlar marjinal sular olarak da adlandırılabilen drenaj ve arıtılmış atık sular. Ürettiğimiz atık suyun yüzde 2,5’ini kullanıyoruz. Hedefimiz arıtılmış atık suyun yüzde 47’sini kullanabilmek. Bu oran 3,3 milyar metreküp suya denk geliyor. Görüldüğü gibi yüzde 2,5’luk oran, hedef oran olan yüzde 47’nin yanında oldukça düşük. Geri kazanabilirsek 3,3 milyar metreküplük suyu tarımsal sulamada kullanabiliriz” dedi.
“ÇİFTÇİ ZORUNLULUKTAN KALİTESİZ ATIK SU KULLANIYOR”
Çiftçilerin sulama kriterlerini sağlamayan atık suları zorunluluktan dolayı kullandıklarını belirten Prof. Dr. Aşık, “Kalitesiz atık su insan sağlığına zararlı. Ancak su olmadığı için çiftçi kalitesiz arıtılmış atık suyu sahada mecburi kullanılıyor. Yerel yönetimler suyu bitkinin istediği şekilde arıtarak sulamaya uygun hale getirip bunun kullanımını yasal hale getirmeli. Bunun için de mevzuatların düzenlenmesi gerekiyor” dedi.
Suların bitkinin istediği kalitede arıtılmadığı için yeniden kullanılamadığını ifade eden Prof. Dr. Aşık, “Tarımda kullanabilmek için suyu bitkilerin istediği kaliteye getirmek gerekiyor. Yerel yönetimler suyu bitkinin istediği şekilde arıtmıyor. Bu suyu sadece alıcı ortama deşarj etmek için belli kalite kriterlerini sağlıyor. Belediyeler suyu, sulama suyu kalite standartlarına uygun arıtırsa sorun çözülür. İzmir’deki Çiğli Atıksu Arıtma Tesisinde saniyede 7 metreküp su üretiliyor. Bu oran zaman zaman 12 metreküpe çıkıyor. Ancak bu 7 metreküp/saniyelik suyu kullanamıyoruz. Çünkü deniz kenarından geçen hatların içine deniz suyu karışıyor ve su tuzlu geliyor. Bitkiler birçok şeyi tolere edebilir ama tuzlu suyu edemez. İzmir Büyükşehir Belediyesi, atık suyu sulama suyu kalite standartlarına uygun şekilde arıtacaklarını beyan etti. Hayata geçerse harika bir çözüm olacak” ifadelerinde bulundu. Su bütçesinin zenginleştirilmesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Aşık, “Yüzey altı ve yüzey suyu, su bütçesi hesaplamalarında yer alıyor. Bu bütçeye arıtılmış atık suların da dâhil edilmesi lazım. Bunu da dâhil ederek bütçeyi zenginleştirmek gerekiyor. Arıtılmış suları bütçeye koyarsak barajdaki suyu, içmeye suyu için kullanabiliriz” diye söyledi.
“SUYU YÖNETMEK İÇİN TEKNOLOJİYİ ETKİN KULLANMAK GEREKİYOR”
Atık suların su kıtlığına çözüm olacağını aktaran Prof. Dr. Aşık, “Su fakirliğine giden ülke durumuna düşersek atık suların kullanımı net çözüm olacak. Bir diğer çözüm önerim; modern sulama teknolojilerinin kullanılması. Sulama teknolojilerin başında damla sulama geliyor. Damla sulamada randıman yüzde 95 ancak bu rakam, uygulamada yüzde 50-60’larda. Üreticiler modern sulama yöntemlerini kullanırken devletin hibe desteklerinden yararlanmasına rağmen yöntemi randımanlı uygulayamıyor. Bunu sağlamak için, üreticilere su kaynaklarının kıtlığı konularında bilinçlendirici eğitimler verilmeli. Modern sulama teknolojilerinin, tek başına kullanımı yeterli değil, etkin kullanmak gerekiyor. Sadece yöntem yeterli değil, o yöntemi kullanarak ‘suyu yönetmemiz’ lazım. Eğer toprak içindeki suyu yönetemezseniz hangi yöntemi kullanırsanız kullanın suyu kök bölgesi altına kaçırmamanız mümkün değil. Suyu yönetmek için teknolojiyi etkin kullanmak gerekiyor” diye konuştu.
Türkiye’de sulama suyunun ücretlendirilmesinde sıkıntı olduğunu belirten Prof. Dr. Aşık, “Ülkemizde ya arazi miktarına göre ya da bitkiye göre para ödeniyor. Örneğin suyu ister bütün gün kullanın, isterseniz 3 saat ödeyeceğiniz ücret aynı. Hacim esaslı sisteme geçilmesi lazım. Üreticiler ne kadar kullanırsa o kadar para ödemeli. O zaman daha az kullanım olacak, dolayısıyla su israfı olmayacak. Yönettiğiniz hiçbir şey sıkıntı olmaz” dedi.“ÜLKEMİZİ SU KITLIĞI BEKLİYOR”
Türkiye’nin brüt 186 milyar metreküp, net kullanılabilir 112 milyar metreküp su potansiyeli olduğunu belirten Su Politikaları Uzmanı, Ziraat Yüksek Mühendisi Ahmet Tomar ise “Kişi başına düşen su miktarı önümüzdeki dönemde bin metreküpün altında düştüğü anda su kıtlığı çeken ülkeler kategorisine gireceğiz. İzmir’de durum vahim. Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı 2 bin 196 iken İzmir’de ise 578 metreküp. Ülkemizi su kıtlığı bekliyor. Kaynaklarımız her geçen gün kirletiliyor. Küresel iklim değişikliği insanların doğaya verdiği zararın sonucu. Kaynaklarımıza sahip çıkarsak, var olan su kaynaklarımızı kullanıma alırsak, etkin kullanım söz konusu olduğunda iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak mümkün” diye konuştu.
“SUYA YETERLİ YATIRIM YAPILMIYOR”
Tarımın en fazla su kullanan sektör olduğunu dile getiren Tomar, “Suyun yüzde 73-75’i tarımda kullanılıyor. Bütün su kaynaklarımızı devreye aldığımızda bu oranın yüzde 65 seviyesine düşeceği ifade ediliyor. 2030 yılında 112 milyar metreküp su potansiyelimizin tamamını devreye alacağız diye projeksiyonlar vardı. Bu hedef 2023’e çekildi bu, 2023 kapımıza dayandı ancak bunun 77 milyar metreküpü devreye alınabildi. Suya yeterli yatırımlar yapılmıyor. Bazı yatırımlar değişik nedenlerle sekteye uğratılıyor” dedi.
Yüzeysel sulamaların ihmal edilip yeraltı sularına yüklenilmesinin yanlış bir uygulama olduğunu vurgulayan Tomar, “Yeraltı suları bireysel sulama olduğu için aşırı kullanım var. Yeraltı suları kuraklık döneminde başvurabileceğimiz kaynaklar. Yatırımların yüzeysel sulara yapılıp yeraltı sularını rezerv kaynak olarak korumak gerekiyor. Hatta yeraltı sularını daha da geliştirmek için yeraltı suları beslenim tesislerinin yapılması lazım. Yeraltı su beslenim tesisleri barajlara alternatif değil ama faydalanılması gerekiyor” diye konuştu.
“ATIK SU YÖNETMELİĞİ REVİZE EDİLMELİ”
Türkiye’de var olan arıtmaların yüzde 25’inin İzmir’de olduğunu dile getiren Tomar, “En çok arıtma tesisi İzmir’de yapıldı. En büyüğü de Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi. Ancak Çiğli’de arıtılan suyun tuz konsantrasyonu yüksek. Daha ileri bir arıtma gerekiyor” dedi. Atık suların her yerde kullanılamayacağını aktaran Tomar, “Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin bir alt yönetmeliği olan Teknik Usuller Yönetmeliği’nde atık suların hangi ürünlerde kullanılacağı belirtiliyor. Atık sular daha çok çayır mera, süs bitkileri, pamukta kullanılabilir. Ama doğrudan yaprağı meyvesi yenen ürünlerde kullanımına yönetmelik izin vermiyor” diye konuştu. Günümüzde arıtma usulünün geliştirildiğini, yönetmeliğin revize edilmesi gerektiğini söyleyen Tomar, “Mutlaka atık suların kullanılması lazım. Hatta artık yağmur sularıyla atık suyun ayrı depolanması ve yağmurdan çatılardan gelen suyun biriktirilerek bahçe sulamalarında kullanılması gerekiyor” dedi.
“ÜRETİCİ DAMLA SULAMAYA YÖNLENDİRİLMELİ”
Halk arasında vahşi sulama olarak bilinen yöntemin geleneksel salma sulama olduğunu aktaran Tomar, “Geleneksel salma sulamada 1 hektara 10 bin metreküp, yağmurlama sulamada 6 bin 500 metreküp, damla sulama olunca 3 bin 500 su harcanıyor. Bitki salma verdiğimiz suyun yüzde 35’in, yağmurlama yüzde 65’ini, damlamayla verdiğinizde yüzde 95’ini kullanabiliyor. Bitkinin de insan fizyolojisinden farkı yok. Fazla su verilince yabancı ota teşvik ediyorsunuz. Yabancı ot için mücadele için ilaç verip köklere zarar veriyorsunuz” diye konuştu. Üreticinin damla sulamaya yönlendirilmesi gerektiğini aktaran Tomar, “Teşvik var ama yeterli değil. Çünkü hala DSİ’nın köy hizmetlerinin yaptığı sulama şebekelerinin ancak yüzde 30’u borulu. Eğer açık alandan gelen su varsa, çiftçi yağmurla sulama yapabilmesi için kendine bir basınç yaratmak için enerji giderinin olması gerekiyor. Hem su tasarrufu sağlayabilmek hem de çiftçinin damla sulama yapabilmesi için bir an önce boru sistemine geçmemiz gerekiyor. Sulama şebekelerimizin hepsi eskimiş durumda, yüzde 25’i 50 yılın üstünde, yüzde 34’ü 30-50 yıllık, yüzde 26’sı 20-30 yıllık, yüzde 10’u 10-20 yıllık ancak yüzde 10’u yeni. Sulama şubelerimiz eski ve eskidikçe su kayıpları, sızmalar, buharlaşmalar fazla oluyor. DSİ yeni yaptığı sulama sistemlerini kapalı sistem yapıyor. 10’uncu 5 yıllık Kalkınma Planı’nda sulamayla konulan hedeflerden bir tanesi de plan dönemi içinde 5 yılda açık sulamaların yüzde 5’inin borulu sisteme alınması. Bu daha sonraki projelerde yüzde 10, yüzde 15 şekilde artacak. Plan dönemi içinde yer altı su kullanımı aşamalı olarak yüzde 5 azaltılacak hedefi konuldu, bunlar yapılamadı” ifadelerinde bulundu.“GÜNLÜK 7 MİLYON METREKÜP ATIK SU TARIMDA KULLANILIYOR”
Türkiye’de geri kazanıma uygun atık suların tarımda kullanımını değerlendiren Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı Ali Halis Uysal, “Atık suların tarımda kullanılmasının gübre özelliği de önemseniyor. Atık su miktarının, tüketilen suyun yüzde 60- 90’ı olduğu hesaplanıyor. Türkiye’de atık su arıtma tesislerinden çıkan günlük 7 milyon metreküp suyun, tarımsal sulamada kullanıldığı açıklanıyor. Ancak tarımsal amaçlı kullanılan atık suyun, Atık Su Yönetmeliği’nde belirlenen kriterlere uygun olması, kontrol ve denetimlerinin yapılması, insan sağlığı ve gıda yönünden çok önem arz ediyor” dedi.
2021 yılında gerçekleştirilen Su Şura’sının önemli gündem maddelerinden birinin atık suların yeniden kullanımını yaygınlaştırması olduğunu hatırlatan Uysal, “Şura’da, ülkemizde yeniden değerlendirmeye uygun atık su oranının yüzde 47 ile 3,3 milyar metreküp su olduğu, mevcut durumda atık suların yeniden kullanım oranının yüzde 2,5 olduğu açıklandı. 2 milyar metreküp suyun tarımsal sulamada kullanılarak 336 bin hektar alanın sulanması, 49 milyon metreküp suyun peyzaj sulamada kullanılarak 15 bin hektar alanın sulanması, 378 milyon metreküp suyun sanayide, 863 milyon metreküp suyun çevresel kullanımda ve 57 milyon metreküp suyun yer altı suyu kaynaklarının beslemesinde kullanabileceği belirtildi” diye konuştu.
Türkiye’de yaşanması beklenen su krizini değerlendiren Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Drenaj ve Arazi Islahı Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şerafettin Aşık, sulamalardaki kayıpların önüne geçilmezse Türkiye’nin çok ciddi bir su sıkıntısıyla yüzleşmek zorunda kalacağını belirtirken, Su Politikaları Uzmanı, Ziraat Yüksek Mühendisi Ahmet Tomar ise ülkemizde suya yeterli yatırımın yapılmadığını aktarıyor.TÜRKİYE SU FAKİRİ OLMA YOLUNDA
Türkiye’de kişi başına düşen su miktarını değerlendiren Prof. Dr. Aşık, “Kişi başına düşen su tüketimi 1960’lı yıllarda 4 bin metreküp iken, 2000 yılında bin 650 metreküpe, 2009 yılında bin 544 metreküpe, 2020 yılında bin 346 metreküpe düşüyor. Kişi başına düşen su miktarı giderek azalıyor. Bu da artık ülke olarak su kaynakları yönünde baskı altında olduğumuzu gösteriyor. 2030’larda bu rakamların binli rakamlara, hatta binlerin alta düşebileceği tahmin ediliyor. O rakamları görürsek, su sıkıntısı yaşayan değil, su fakiri bir ülke konumuna geleceğiz. Eğer suyu hoyratça kullanmaya devam edersek, sulamalardaki kayıpların önüne geçmezsek Türkiye çok ciddi bir su sıkıntısıyla yüzleşmek zorunda kalacak. En önemli sorun tarımda kullanılan su miktarı. Suyun yaklaşık yüzde 75’ini sulamada kullanıyoruz. Bu dünya için de Türkiye için de lüks” ifadelerinde bulundu.
“HEDEF 3,3 MİLYAR METREKÜP ATIK SUYU TARIMDA KULLANABİLMEK”
Türkiye’nin toplam kullanılabilir net su miktarının 112 milyar metreküp olduğunu aktaran Prof. Dr. Aşık, “Bunun yaklaşık 44 milyar metreküpü sulamada, 13 milyar metreküpü içme, kullanma ve sanayide kullanılıyor. Toplam kullanılan su miktarı yılda 57 milyar metreküp. Bu da toplam kullanılabilir net su miktarımızın yaklaşık yüzde 50’sine yakın kısmının kullanıldığı anlamına gelir” diye konuştu. Türkiye’de iki tane alternatif su kaynağı olduğunu belirten Prof. Dr. Aşık, “Bunlar marjinal sular olarak da adlandırılabilen drenaj ve arıtılmış atık sular. Ürettiğimiz atık suyun yüzde 2,5’ini kullanıyoruz. Hedefimiz arıtılmış atık suyun yüzde 47’sini kullanabilmek. Bu oran 3,3 milyar metreküp suya denk geliyor. Görüldüğü gibi yüzde 2,5’luk oran, hedef oran olan yüzde 47’nin yanında oldukça düşük. Geri kazanabilirsek 3,3 milyar metreküplük suyu tarımsal sulamada kullanabiliriz” dedi.
“ÇİFTÇİ ZORUNLULUKTAN KALİTESİZ ATIK SU KULLANIYOR”
Çiftçilerin sulama kriterlerini sağlamayan atık suları zorunluluktan dolayı kullandıklarını belirten Prof. Dr. Aşık, “Kalitesiz atık su insan sağlığına zararlı. Ancak su olmadığı için çiftçi kalitesiz arıtılmış atık suyu sahada mecburi kullanılıyor. Yerel yönetimler suyu bitkinin istediği şekilde arıtarak sulamaya uygun hale getirip bunun kullanımını yasal hale getirmeli. Bunun için de mevzuatların düzenlenmesi gerekiyor” dedi.
Suların bitkinin istediği kalitede arıtılmadığı için yeniden kullanılamadığını ifade eden Prof. Dr. Aşık, “Tarımda kullanabilmek için suyu bitkilerin istediği kaliteye getirmek gerekiyor. Yerel yönetimler suyu bitkinin istediği şekilde arıtmıyor. Bu suyu sadece alıcı ortama deşarj etmek için belli kalite kriterlerini sağlıyor. Belediyeler suyu, sulama suyu kalite standartlarına uygun arıtırsa sorun çözülür. İzmir’deki Çiğli Atıksu Arıtma Tesisinde saniyede 7 metreküp su üretiliyor. Bu oran zaman zaman 12 metreküpe çıkıyor. Ancak bu 7 metreküp/saniyelik suyu kullanamıyoruz. Çünkü deniz kenarından geçen hatların içine deniz suyu karışıyor ve su tuzlu geliyor. Bitkiler birçok şeyi tolere edebilir ama tuzlu suyu edemez. İzmir Büyükşehir Belediyesi, atık suyu sulama suyu kalite standartlarına uygun şekilde arıtacaklarını beyan etti. Hayata geçerse harika bir çözüm olacak” ifadelerinde bulundu. Su bütçesinin zenginleştirilmesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Aşık, “Yüzey altı ve yüzey suyu, su bütçesi hesaplamalarında yer alıyor. Bu bütçeye arıtılmış atık suların da dâhil edilmesi lazım. Bunu da dâhil ederek bütçeyi zenginleştirmek gerekiyor. Arıtılmış suları bütçeye koyarsak barajdaki suyu, içmeye suyu için kullanabiliriz” diye söyledi.
“SUYU YÖNETMEK İÇİN TEKNOLOJİYİ ETKİN KULLANMAK GEREKİYOR”
Atık suların su kıtlığına çözüm olacağını aktaran Prof. Dr. Aşık, “Su fakirliğine giden ülke durumuna düşersek atık suların kullanımı net çözüm olacak. Bir diğer çözüm önerim; modern sulama teknolojilerinin kullanılması. Sulama teknolojilerin başında damla sulama geliyor. Damla sulamada randıman yüzde 95 ancak bu rakam, uygulamada yüzde 50-60’larda. Üreticiler modern sulama yöntemlerini kullanırken devletin hibe desteklerinden yararlanmasına rağmen yöntemi randımanlı uygulayamıyor. Bunu sağlamak için, üreticilere su kaynaklarının kıtlığı konularında bilinçlendirici eğitimler verilmeli. Modern sulama teknolojilerinin, tek başına kullanımı yeterli değil, etkin kullanmak gerekiyor. Sadece yöntem yeterli değil, o yöntemi kullanarak ‘suyu yönetmemiz’ lazım. Eğer toprak içindeki suyu yönetemezseniz hangi yöntemi kullanırsanız kullanın suyu kök bölgesi altına kaçırmamanız mümkün değil. Suyu yönetmek için teknolojiyi etkin kullanmak gerekiyor” diye konuştu.
Türkiye’de sulama suyunun ücretlendirilmesinde sıkıntı olduğunu belirten Prof. Dr. Aşık, “Ülkemizde ya arazi miktarına göre ya da bitkiye göre para ödeniyor. Örneğin suyu ister bütün gün kullanın, isterseniz 3 saat ödeyeceğiniz ücret aynı. Hacim esaslı sisteme geçilmesi lazım. Üreticiler ne kadar kullanırsa o kadar para ödemeli. O zaman daha az kullanım olacak, dolayısıyla su israfı olmayacak. Yönettiğiniz hiçbir şey sıkıntı olmaz” dedi.“ÜLKEMİZİ SU KITLIĞI BEKLİYOR”
Türkiye’nin brüt 186 milyar metreküp, net kullanılabilir 112 milyar metreküp su potansiyeli olduğunu belirten Su Politikaları Uzmanı, Ziraat Yüksek Mühendisi Ahmet Tomar ise “Kişi başına düşen su miktarı önümüzdeki dönemde bin metreküpün altında düştüğü anda su kıtlığı çeken ülkeler kategorisine gireceğiz. İzmir’de durum vahim. Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı 2 bin 196 iken İzmir’de ise 578 metreküp. Ülkemizi su kıtlığı bekliyor. Kaynaklarımız her geçen gün kirletiliyor. Küresel iklim değişikliği insanların doğaya verdiği zararın sonucu. Kaynaklarımıza sahip çıkarsak, var olan su kaynaklarımızı kullanıma alırsak, etkin kullanım söz konusu olduğunda iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak mümkün” diye konuştu.
“SUYA YETERLİ YATIRIM YAPILMIYOR”
Tarımın en fazla su kullanan sektör olduğunu dile getiren Tomar, “Suyun yüzde 73-75’i tarımda kullanılıyor. Bütün su kaynaklarımızı devreye aldığımızda bu oranın yüzde 65 seviyesine düşeceği ifade ediliyor. 2030 yılında 112 milyar metreküp su potansiyelimizin tamamını devreye alacağız diye projeksiyonlar vardı. Bu hedef 2023’e çekildi bu, 2023 kapımıza dayandı ancak bunun 77 milyar metreküpü devreye alınabildi. Suya yeterli yatırımlar yapılmıyor. Bazı yatırımlar değişik nedenlerle sekteye uğratılıyor” dedi.
Yüzeysel sulamaların ihmal edilip yeraltı sularına yüklenilmesinin yanlış bir uygulama olduğunu vurgulayan Tomar, “Yeraltı suları bireysel sulama olduğu için aşırı kullanım var. Yeraltı suları kuraklık döneminde başvurabileceğimiz kaynaklar. Yatırımların yüzeysel sulara yapılıp yeraltı sularını rezerv kaynak olarak korumak gerekiyor. Hatta yeraltı sularını daha da geliştirmek için yeraltı suları beslenim tesislerinin yapılması lazım. Yeraltı su beslenim tesisleri barajlara alternatif değil ama faydalanılması gerekiyor” diye konuştu.
“ATIK SU YÖNETMELİĞİ REVİZE EDİLMELİ”
Türkiye’de var olan arıtmaların yüzde 25’inin İzmir’de olduğunu dile getiren Tomar, “En çok arıtma tesisi İzmir’de yapıldı. En büyüğü de Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi. Ancak Çiğli’de arıtılan suyun tuz konsantrasyonu yüksek. Daha ileri bir arıtma gerekiyor” dedi. Atık suların her yerde kullanılamayacağını aktaran Tomar, “Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin bir alt yönetmeliği olan Teknik Usuller Yönetmeliği’nde atık suların hangi ürünlerde kullanılacağı belirtiliyor. Atık sular daha çok çayır mera, süs bitkileri, pamukta kullanılabilir. Ama doğrudan yaprağı meyvesi yenen ürünlerde kullanımına yönetmelik izin vermiyor” diye konuştu. Günümüzde arıtma usulünün geliştirildiğini, yönetmeliğin revize edilmesi gerektiğini söyleyen Tomar, “Mutlaka atık suların kullanılması lazım. Hatta artık yağmur sularıyla atık suyun ayrı depolanması ve yağmurdan çatılardan gelen suyun biriktirilerek bahçe sulamalarında kullanılması gerekiyor” dedi.
“ÜRETİCİ DAMLA SULAMAYA YÖNLENDİRİLMELİ”
Halk arasında vahşi sulama olarak bilinen yöntemin geleneksel salma sulama olduğunu aktaran Tomar, “Geleneksel salma sulamada 1 hektara 10 bin metreküp, yağmurlama sulamada 6 bin 500 metreküp, damla sulama olunca 3 bin 500 su harcanıyor. Bitki salma verdiğimiz suyun yüzde 35’in, yağmurlama yüzde 65’ini, damlamayla verdiğinizde yüzde 95’ini kullanabiliyor. Bitkinin de insan fizyolojisinden farkı yok. Fazla su verilince yabancı ota teşvik ediyorsunuz. Yabancı ot için mücadele için ilaç verip köklere zarar veriyorsunuz” diye konuştu. Üreticinin damla sulamaya yönlendirilmesi gerektiğini aktaran Tomar, “Teşvik var ama yeterli değil. Çünkü hala DSİ’nın köy hizmetlerinin yaptığı sulama şebekelerinin ancak yüzde 30’u borulu. Eğer açık alandan gelen su varsa, çiftçi yağmurla sulama yapabilmesi için kendine bir basınç yaratmak için enerji giderinin olması gerekiyor. Hem su tasarrufu sağlayabilmek hem de çiftçinin damla sulama yapabilmesi için bir an önce boru sistemine geçmemiz gerekiyor. Sulama şebekelerimizin hepsi eskimiş durumda, yüzde 25’i 50 yılın üstünde, yüzde 34’ü 30-50 yıllık, yüzde 26’sı 20-30 yıllık, yüzde 10’u 10-20 yıllık ancak yüzde 10’u yeni. Sulama şubelerimiz eski ve eskidikçe su kayıpları, sızmalar, buharlaşmalar fazla oluyor. DSİ yeni yaptığı sulama sistemlerini kapalı sistem yapıyor. 10’uncu 5 yıllık Kalkınma Planı’nda sulamayla konulan hedeflerden bir tanesi de plan dönemi içinde 5 yılda açık sulamaların yüzde 5’inin borulu sisteme alınması. Bu daha sonraki projelerde yüzde 10, yüzde 15 şekilde artacak. Plan dönemi içinde yer altı su kullanımı aşamalı olarak yüzde 5 azaltılacak hedefi konuldu, bunlar yapılamadı” ifadelerinde bulundu.“GÜNLÜK 7 MİLYON METREKÜP ATIK SU TARIMDA KULLANILIYOR”
Türkiye’de geri kazanıma uygun atık suların tarımda kullanımını değerlendiren Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı Ali Halis Uysal, “Atık suların tarımda kullanılmasının gübre özelliği de önemseniyor. Atık su miktarının, tüketilen suyun yüzde 60- 90’ı olduğu hesaplanıyor. Türkiye’de atık su arıtma tesislerinden çıkan günlük 7 milyon metreküp suyun, tarımsal sulamada kullanıldığı açıklanıyor. Ancak tarımsal amaçlı kullanılan atık suyun, Atık Su Yönetmeliği’nde belirlenen kriterlere uygun olması, kontrol ve denetimlerinin yapılması, insan sağlığı ve gıda yönünden çok önem arz ediyor” dedi.
2021 yılında gerçekleştirilen Su Şura’sının önemli gündem maddelerinden birinin atık suların yeniden kullanımını yaygınlaştırması olduğunu hatırlatan Uysal, “Şura’da, ülkemizde yeniden değerlendirmeye uygun atık su oranının yüzde 47 ile 3,3 milyar metreküp su olduğu, mevcut durumda atık suların yeniden kullanım oranının yüzde 2,5 olduğu açıklandı. 2 milyar metreküp suyun tarımsal sulamada kullanılarak 336 bin hektar alanın sulanması, 49 milyon metreküp suyun peyzaj sulamada kullanılarak 15 bin hektar alanın sulanması, 378 milyon metreküp suyun sanayide, 863 milyon metreküp suyun çevresel kullanımda ve 57 milyon metreküp suyun yer altı suyu kaynaklarının beslemesinde kullanabileceği belirtildi” diye konuştu.